Canlı hayvan; canlı insan!
Türkiye’de hayvancılığı yok etmenin, Turgut Özal döneminden itibaren bir devlet politikası gibi uygulandığını belirtmiştik. Bunun neticesinde 1980 yılında Türkiye’deki koyun sayısı 48 milyonken bugün 10 milyonun altına, sığır sayısı ise 15 milyondan iki milyonun altına düştü. Eğer iktidarlar devlet kavramına uygun davransaydı böyle mi olurdu?
***
Biz 1993 yılından beri bu meseleye dikkat çekeriz:
Türkler, protein ağırlıklı beslenen bir milletti. Öyle ki, Göktürkler av eti dışında başka bir yiyecekle beslenmeyi fakirlik belirtisi sayardı. Bugün sakatat denilen iç organları yemezlerdi. Oğuz Kağan, 24 torununa, devleti ve ülkeyi teslim ederken, hayvanın nasıl ve kimler tarafından kesilip parçalanacağını, hangi parçayı kimin alacağını bile belirlemişti. Kısacası Oğuzlar’ın en büyük destanının temeli et üzerinedir.
Oğuz Kağan Destanı’nda, Dede Korkut Destanı’nda, dağ gibi et yığıldığından, göl gibi kımız sağıldığından söz edilir sık sık.
Bugün Türk Milleti ‘hormonlu ot’a veya GDO’lu yiyeceklere mahkûm edilmiştir. Otlar hormonla yetiştirildiğinden, hayvanlar da bu hormonlu bitkilerle beslenmekte, dolayısıyla, proteinin protein değeri kalmamaktadır. Diğer taraftan, kolesterolü yükselten sanki sadece kırmızı etmiş gibi millet adeta et yememeye teşvik edilmektedir!
Türkiye’de Türk nüfusuna yönelik nüfus planlamasını yürüten güçler, Türkiye’deki hayvancılığı da yok etmek istemiştir. Türkiye, canlı hayvan veya hormonlu et ithal etmek durumunda kalmıştır.
***
İşte bugünkü hükümet de seçim öncesi olduğu için yükselen et fiyatları karşısında, Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla yapılan çalışmalar sonucunda çareyi, Et ve Balık Kurumuna canlı hayvan ve et ithalâtı yapma yetkisi vermekte buldu!
Konya Kırmızı Et Yetiştiricileri Birliği Başkanı Nazif Karabulut, hurriyet.com.tr’ye yaptığı açıklamada, “Tarım Bakanı daha bir ay önce bizim hayvan sayımız yeterli, ithalat yapılmayacak diyordu, ne oldu bir ayda? Ne değişti? Ben iddia ediyorum, bu ithalat ile birlikte Türkiye’de üretici namına bir şey kalmaz? İthalatı yaptın, etin toptan fiyatı 10 liraya düştü, ne olacak, üretici mi kalır?” dedi. Avrupa’da et fiyatlarının düşük olmasının sebebinin üreticilerin desteklenmesi olduğunu anlatan Karabulut, Türkiye’de ise üreticilerin ‘inim inim’ inlediğini söyledi.
Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı Mehmet Alkan da “İthal et, halk sağlığı ve hayvan sağlığı açısından önemli riskler ortaya koyacak. Hiçbir ülke kaliteli etini ihraç etmek istemez, kesim öncesi ve kesim sonrası veteriner hekim muayeneleri ile ilgili bilgi sahibi olmadığımız etlerin kalitesi ve sağlığı konusunda emin olmamız mümkün değildir” dedi ve hükümetin et ithalâtına başlamadan son vermesini, 2011 yılını “Hayvancılık Yılı” olarak ilân etmesini istedi.
***
Hayvancılığı göz göre göre yok eden, üreticiye “buğday, pancar ve tütün ekmeyin, size Avrupa Birliği’nin verdiği paraları doğrudan destek yardımı adı altında dağıtacağım” diyen hükümetlerin tamamı Yüce Divanlık suç işlemiştir.
Bir milleti aç bırakmaktan daha büyük suç var mıdır? Bütün kötülüklerin anası yoksulluktur, açlıktır.
Göktürk Anıtları’nda da belirtilir ki Türk Devlet Başkanı’nın birinci görevi, milleti “aç ve çıplak bırakmamak” ve “az milleti çok kılmak”tır!
Biliniz ki hayvancılığı yok eden iktidarlar, Türk Milleti’nin varlığına kast etmişlerdir.