Çankaya, mahkemelik!
Abdullah Gül, bugün üçüncü turda Cumhurbaşkanı seçilecek! Fakat Adli Bilirkişi Mahir Akkar, Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı davada Anayasa Değişikliği Hakkındaki Kanun’a göre, TBMM’nin şu aşamada Cumhurbaşkanı seçemeyeceğini, mevcut Cumhurbaşkanı’nın görevinin Anayasal durumun açıklık kazanacağı yasal süreye kadar devam edeceğini ve TBMM’de yapılmakta olan seçimin Anayasa’daki değişiklik hakkındaki yasaya aykırı olduğunun tespiti ile cumhurbaşkanı seçim işleminin ihtiyati tedbir kararı verilerek durdurulmasını istedi.
Akkar, dilekçesinde, Anayasa’da Değişiklik Hakkındaki Kanun’un, Resmi Gazete’de yayımlandığını hatırlatarak “İş bu yasa referanduma götürülecek ise de yayımlanan yasanın yürürlük maddesinde ’işbu yasa yayım tarihinde yürürlüğe girer’şeklinde kesin bir hüküm vardır. Yasa, Resmi Gazete’de yayımlanmış ve yürürlüğe girmiştir” dedi.
“Meclis’in bir faaliyeti hakkında Asliye Hukuk Mahkemesi ihtiyati tedbir kararı verebilir mi?” diye sorulabilir. Bu konuda da yetkili mahkemenin Anayasa Mahkemesi olması gerekirdi. Ancak, Mahir Akkar’ın vatandaş olarak Anayasa Mahkemesi’ni başvurma hakkı yok! CHP ise MHP’nin 367 engelini ortadan kaldırmasından sonra artık Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığını kabullenmiş durumda. Bu sebeple yeniden Anayasa Mahkemesi’ne başvurmadılar.
Fakat Mahir Akkar’ın dilekçesinde ortaya koyduğu gerekçeler çok sağlam!
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine dönük Anayasa değişikliği yürürlüğe girdiğine ve referandum süreci başladığına göre, bu aşamada eski maddeye göre seçim yapılması hukuk dışı bir durum ortaya çıkarıyor! Kısacası Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı daha başlarken sakatlanmış durumdadır.
“Ben yaptım oldu” diyemezsiniz. Anayasa değişikliğini yapan AKP’dir. Eski maddeye göre Cumhurbaşkanı seçmek, açıkça Anayasa ihlalidir. AKP, Anayasa değişikliğini yapmakla, aslında kendi ayağına bir zincir bağlamıştır.
Mehmet Akif Çöktü ve Şakir Süter
Son günlerde iki dostumu kaybettim. Biri davasının adamı Mehmet Akif Çöktü, diğeri ise mesleğinin adamı Şakir Süter.
Mehmet Akif Çöktü’yü ilk defa Ramiz Ongun’un yanında gördüm. Zaten Ongun ile bir anlamda aynı kaderi paylaşmışlardı. Israrım üzerine başından geçenleri anlatmıştı. Kader onu 12 Eylül’ün hemen sonrasında gencecik bir delikanlı iken Zimbabwe’ye kadar sürüklemişti. Filmlere konu olacak bir hayatı vardı. Allah rahmet eylesin.
Şakir Süter’i ise 1984 yılında Tercüman gazetesine girdiğimde tanıdım. Süter, o zaman gazetenin parlayan yıldızlarından biriydi. Olağanüstü sabırlı, dengeli ve aynı zamanda atılımcı idi. Kısa zamanda gazetenin haber müdürü oldu. Meslekte benim önümü açan kişilerden biri de Şakir Süter oldu.
Son olarak DYP’nin Fethiye mitinginde birlikteydik. Mitingden sonra bir vapur gezisinde uzun uzun sohbet etmiştik. Hastalığını biliyorduk ama moralini bozmamak için üzerinde durmuyorduk. Zaten o da pes etmiyordu. Vapurda iken babamın rahatsızlandığına dair bir telefon geldi. Denizin ortasında telefonla bir şeyler yapmak için çırpındığını hatırlıyorum.
Şakir Süter sadece gazeteci olarak değil, insan olarak da çok değerliydi.
Şakir Süter’in elbette fikirleri vardı ama ideolojik bir tavır içinde olmadı. Son yıllarda ülkenin tapusunun elden çıktığını görüyor, en az bizim kadar üzülüyor ve tavır koyuyordu. Milliyetçi bir vatan evladıydı. Allah rahmet eylesin.