Çadırda yananlar
Van’da artçı ve yeni depremler devam ediyor. Kırk yıl önce şarkın Paris’i denilen bu güzel ilimiz şimdi yaralıdır, hicranlıdır, hüzünlüdür. Ama yarınlarda daha da güzel olacaktır.
Bu millet acıyı, elemi koşarak bölüşür. Van depreminde de böyle oldu. Memleket sel gibi Van’a yardım olarak aktı. Önce kurtarma ekipleri, sonra yiyecek, giyecek ve diğer malzemeler.
Ancak, ihmallerimiz yüzünden devamlı yıkıldık. Aslında yıkılan hükümetin yönetim zihniyetiydi. Ne yazık ki yöneticilerin hatalarını, zafiyetlerini milletçe çok pahalı ödüyoruz. Hükümet devlet idaresinin kural ve kaidelerini çok küçük görüyor. Merkezi hükümet teşkilatının taşrada temsilcisi olan valiler aynı zamanda devleti temsil eder. Vali kamu görevlisidir ve devletin gücünün de temsilcisidir. Kamu görevlerinde işbirliğini (koordinasyonu) sağlayan otorite valilik makamı idi.
AKP Hükümetleri valilerin yetkilerinin büyük bölümünü aldı. Bir kısmını belediyelere, bir kısmını özel idarelere devretti. Valiler Nasrettin Hoca’nın leyleğine döndü. Hikayeyi biliyorsunuz; “Sevgili Hocamız leyleği yakalamış ve elindeki makasla önce gagasını, sonra ayaklarını kesmiş, arkadan kuyruğunu da kısaltmış ve iki adım gerileyip leyleğe -Bak şimdi kuşa döndün - demiş.” Onun gibi sevgi dolu, veli meşrep bir şahsiyet leyleği kuş yapacağım diye keser doğrar mı?
Elbette hayır! Hocamız muhtemelen leyleği şöyle kesersem ne güzel kuş olur demiştir. Bu espri zamanla makasla düzenlemeye dönmüştür.
Valilerimizin ve merkezi hükümetin diğer taşra teşkilatının yetkileri budanarak getirildikleri güçsüz hali Van’da acı bir biçimde yaşadık yaşıyoruz.
Hükümetin açtığı diğer bir kanayan yara; sadakatin ehliyetin önüne alınmasının yarattığı problemler, gecikmeler, ihmallerdir.
Rahatsızlığı sebebiyle Sayın Başbakan’a acil şifalar diliyorum. Temennim, şu “Van Depremi Tablosu” nu önüne koyup bir muhasebe yapmasıdır. “Acaba biz nerde yanlış yaptık?” derse kurtuluşun ışıklarını görecektir.
Türkiye’nin diğer ülkelerin uğradıkları felaketlerde duyarlılık göstermesi, çadır göndermesi güzeldir. Ancak yurdumuzdaki fay hatları ortada. Deprem olması beklenen yerler biliniyor. Bu ihtimal her zaman var. Öyleyse insan önce kendi insanının muhtemel çadır ihtiyacını düşünüp ona göre tedbir almaz mı?
Ayrıca, yanmayan, kolay kolay devrilmeyen sağlam çadırlar üretildiğini tv’lerde gördük. Bu çadırlar varken neden hâlâ yanan, sağlam olmayan çadırlar stoklanıyor?
Yardım malzemelerinin bulunduğu depolar neden, nasıl yanar? PKK’nın alev sıkan kini niçin unutulur?
Hepsini ve daha nicesinin hatalarını bir kenara koyun, yangın çıkan çadırlarda yanarak ölen çoğu çocuk vatandaşlarımızın vebâlini nasıl ödeyeceğiz?
Sayın Başbakan “Başlangıçta yardımları kabul etmedik, kendi gücümüzü test edelim” dedik diyen sayın bakanlara, tayin ettiği vali, müsteşar ve diğer devlet memurlarına, listesine koyup mebus yaptıklarına şu hasta günlerinde bir baksın. Sadece partisinin oyunu arttırmak siyasi başarı değildir. Asıl başarı yönetim kadrolarındaki akılsız ve ehliyetsizleri temizlemektir.
Hele “İstiklâl Harbi olmamıştır. Şehitler yalandır” diyen üstün zekâlıları, Türk’e, Türk Tarihi’ne düşmanlıkla şahsiyet olmaya çalışan akıl fukaralarını görmenin zamanıdır diyorum.
Unutmayalım, “Allah yok etmek istediği insanın önce aklını alır!”