Bu savaş bizim fay hatlarımızı tetikler mi? (18 Ekim 2016)

Amerikan çıkarları adına Suriye'deki savaşın hemen bitmemesi gerekiyordu... "Taraflardan birisi kazanırsa ABD kaybeder" tezi çok güçlüydü...

Amerikan hükûmetlerine askerî danışmanlık yapan stratejist yazar Edward Luttwak, 2013'te New York Times'da dile getirmişti bu düşünceyi...

Luttwak'e göre, Suriye krizinde ABD'nin çıkarlarına zarar vermeyecek tek sonuç 'durumun uzun süreli bir çıkmaz'a dönüşmesiydi!.. Yazar, Esad'ın direnişi bastırıp ülkede tek güç olmasının bir 'felaket' olacağını, İran ve Hizbullah'ın güç ve prestijini artıracağını, isyancı grupların iktidarı ele geçirmesi durumunda ise ülkede ABD ve İsrail düşmanı bir yönetim doğacağını öne sürüyordu. Dolayısıyla geriye tek çözüm kalıyordu: Uzun süreli çatışmalar ve çıkmaz!..

Geçen üç yıla baktığımızda yazarın haklı çıktığı görülüyor... Suriye'de hiç kimse galip gelemedi, otorite kuramadı... Milyonlarca insan topraklarından oldu, bir milyona yakın insan öldü... Şam'da ABD ve İsrail'i rahatsız edecek bir yönetim ortaya çıkmadı... Kuzey Suriye'de Şam'ın denetimi dışında oluşan bölgelerde ABD desteğiyle PKK/PYD yapılanmaları kısmî statü kazandı... IŞİD olmasaydı, bu kadar rahat zemin ve destek bulamayacak PKK/PYD yapılanması, 'lâik ve iş birliğine açık' kimliğiyle Batı'da daha da meşrû hâle geldi...

Suriye'deki savaş âdeta kimsenin tam galip gelemeyeceği şekilde kurgulandı... Bu hâliyle güzeldi, çünkü bölgeye dış müdahaleleri kolaylaştıracak, yabancı güçleri 'kurtarıcı' olarak çekecek, ABD ve İsrail'in varlığına bir tehdit oluşturmayacağı gibi bu varlığı pekiştirecek tarafı vardı!..

Diğer ülkelerde 'Arap baharları'nın üzerinden birkaç mevsim daha geçti ama Suriye'de 'bahar takvimi' takılı kaldı!.. Bitirilmek istenmeyen kaos hem ABD'nin, hem İsrail'in, hem de İran'ın işine geldi... Bölgenin hep dışlanan aktörü İran, 'ortak düşman IŞİD' gerekçesiyle bir yandan ABD'yle ilişkilerini yumuşattı, diğer yandan bölgedeki nüfuzunu tahmin edilemeyecek çapta genişletti...

***

Orta Doğu'da yabancı varlığının anlamlı olması için sürekli gerilimlere ve çatışmalara ihtiyaç var... En kolay ucu tutuşturulacak çatışma alanı ise mezhep savaşları... Bu tehlikenin bizim topraklarımıza da sıçrama ihtimali dolayısıyla Ağustos 2013'te Reyhanlı patlamasından sonra "Bu savaş bizim fay hatlarımızı tetikler mi?" başlıklı bir yazı kaleme almıştım...

O yazıda iddiam ve endişem şuydu: "Ya bundan sonra? Orta Doğu kritik bir zaman diliminden geçiyor... Sınırların delik deşik olduğu bu coğrafyada gerilim iki temelde yükseliyor; mezhepçilik ve enerji kaynaklarına hükmetme hırsı... Bölgenin uluslararası müdahaleye sürekli açık olmasının yolu Şiî-Sünnî çatışmasının diri tutulmasına endeksli... Fiilen sınırların işlevsizleştiği bu kadim topraklarda yükselen alevlerin bizim ülkemizi yalamama ihtimali yok... Zaten PKK'yla ilgili gelişmeleri Orta Doğu'da yeniden kurulan oyundan bağımsız değerlendirmek imkânsız..."

Bölgedeki en büyük risk, mezhep çatışmalarının yayılması ve bizim de bu çatışmanın içine çekilmemizdi... Çünkü bizim de etnik/mezhebi fay hatlarımız vardı ve onların tetiklenmesine yol açacak, bir arada yaşama irademize darbe vurabilecek, bölgedeki gerilimi kendi ellerimizle kendi topraklarımıza taşıyacak sorumsuzluğa imza atmamalıydık...

Bu, sınırlarımız dışında yaşananlara kayıtsız kalmak değildi... Sınır ötenizde kardeşleriniz ve akrabalarınız varsa, sınırınızın dibinde meydana gelen otorite boşluğu teröristlerce doldurulurken o topraklar aleyhinize çalışan dev bir üsse dönüşüyorsa ve milyonlarca sığınmacı topraklarınıza akın ediyorsa elbette kayıtsız kalamazsınız...

Özellikle Suriye konusunda yapılan fahiş hatalardan sonra Cerablus harekâtı son derece yerinde olmuştur... Türkiye'yi bölgeden izole edecek PKK/PYD koridoruna hançer sokulmuştur...

Türkiye için yeni risk şudur: Musul harekâtı birçok tarafça bir 'mezhep savaşı' gibi sunulacaktır... İlk operasyon görüntüleri bunu teyit ediyor zaten... Musul'da veya benzer yerlerde girişilebilecek bir 'Sünnî katliamı' bölgedeki 'kalıcı barış' ümitlerini çok çok uzağa atacak, bu da zaten kaosun sürmesi işine gelen yabancı güçlerin umurunda olmayacaktır...

Bu durum mezhep gerilimlerini İslâm coğrafyasının diğer bölgelerine de sıçratabilecektir... Provokatörler sahne alıp, bizim gibi ülkeleri de 'intikam' ateşiyle karıştırmaya çalışabilecektir... Sağduyuysa tam da şimdi lâzım... 'Kutuplaştırma siyaseti' dolayısıyla sosyal anlamda öylesine kırılgan bir zemine sahip olduk ki, "Bu savaş bizim de fay hatlarımızı tetikler mi?" gibi bir soru haklı endişelerin sonucu...

Yazarın Diğer Yazıları