Bu belgeyi kim gönderdi?

Bazı bilgi ve belgeler, ilahi bir zamanlama ile elimize ulaşıyor. Hayır, bazılarının iddia ettiği gibi Genelkurmay veya MİT göndermiyor..
Mesela, bu yazıda alıntı yapacağım belge, bir dergi. Devletin istihbarat birimleri tarafından kurdurulduğu bilinen Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği Genel Merkezi’nin yayın organı olan Mücadele dergisinin 1964’ün Haziran ayında yayınlanan dördüncü sayısı..
Dergi, son zamanlarda sayısı milyonu geçen kitaplarına bir yer bulmakla meşgul olan Muhittin Nalbantoğlu’nun arşivinden çıktı...

***


Kaynakçamızı böyle açıkladıktan sonra, konumuza gelelim.
Dergide Peyami Safa, M. Zeki Sofuoğlu, M. Halil Pala, E. Nurhan Hasdal, Galip Erdem, Zübeyir Yetik, Prof. Dr. Z. F. Fındıkoğlu, Fethi Koyunyer, Av. Orhan Özgedik, Mehmet Ateşoğlu ve Hayrani Ilgar’ın yazıları var.
Bizim dikkatimizi çeken, Nejat Halil Pala’nın yazısında kullandığı kavramlar ve yaptığı atıflar..
Pala, mesela komünizmin mülkiyet düşmanı olduğunu işlerken Kur’an’dan bir ayet verdikten sonra, “Kitab-ı Mukaddes” e de “Rab, doğru görmez” gibi bir atıfta bulunmuş. Hem de bu tür atıfları, yazının içine dağıtarak üç ayrı yerde yapmış..
Bilindiği gibi Kur’an’a göre önceki kitaplar tahrif edilmiş, yani değiştirilmiştir. Allah katında hak din İslam’dır. Dolayısıyla Kur’an’dan bir ayet verirken onu teyit etmek için tahrif edilmiş Tevrat veya İncil’e gönderme yapmak, İslam geleneğinde olmadığı gibi İslam inanç esaslarına da uygun düşmez..
Peki, 1964 yılında Komünizmle Mücadele amacıyla yazı yazan Nejat Halil Pala, Kur’an’dan ayet verirken “Kitab-ı Mukaddes” diye bilinen kitaptan yaptığı alıntıları, neden Allah’ın ayeti olarak takdim etmiş?

***


Bunu kendisine sorma şansımız artık yok ama yıllar sonra benzer bir örneğe rastladığımı ve incelediğimi bu sütunun eski okurları hatırlar.
Prof. Dr. Suat Yıldırım, yazdığı Kur’an mealine, “benzer ayetler Tevrat’ta ve İncil’de de vardır” diye dipnotlar düşmüştü.. Biz de “Tevrat ve İncil dipnotlu Kur’an olur mu?” diye sormuştuk. 2006 yılında, Suat Yıldırım, dinlerarası diyalog çerçevesinde açıklamalar yaparken, “Hz. İsa’nın etrafında birleşelim” dediği için o tarihten iki yıl önce yazdığı bu meal de gündeme getirilmişti..
İlahiyatçı Prof. Dr. Yümni Sezen, “Hz. İsa gelecek ve bütün Müslümanlar onun etrafında toplanacak diyorsunuz. Peki, şimdiden mi etrafında toplanacağız, yoksa geldiği zaman mı?” diye önemli bir soru sormuştu.
Ben de bu tartışmaların sonunda “Bu ülkenin insanları olarak, milli duyarlılıkta Atatürk etrafında, dini duyarlılıkta da Hz. Muhammed etrafında birleşelim” diye görüş bildirmiştim.

***


Fakat 1964 yılında, Tevrat’a atıfların başlaması ilginç değil mi? 1964 yılında ne olmuştu da Nejat Halil Pala, tahrif edilmiş Tevrat ve İncilleri Kur’an ile bir tutmuştu?
1964 yılında Vatikan’da “Hristiyan Olmayanlar Sekreteryası” kurulmuş, bu bölümün başında bulunan Pietro Rossano da kendi yayın organlarında, “Dinlerarası diyalogdan söz ettiğimizde, açıktır ki bu faaliyeti, kilise şartları çerçevesinde misyoner ve İncil’i öğreten bir cemaat olarak yapıyoruz. Diyalog, kilisenin İncil’i yayma amaçlı misyonu çerçevesi içinde yer alır” diye yazmıştı.
“Dinlerarası diyalog” un ne demek olduğunu, Papa, II. John Paul de 1991 yılında, kendisine bağlı bütün kiliselere gönderdiği “Kurtarıcı Misyon” başlıklı yazıda şöyle ilan etmişti:
“Dinlerarası diyalog, kilisenin bütün insanları kiliseye döndürme amaçlı misyonunun bir parçasıdır. Bu misyon, aslında Mesih’i ve İncil’i bilmeyenlere ve diğer dinlere mensup olanlara yöneliktir.”
Papa, 24 Aralık 1999’da yayınladığı mesajda da “Birinci bin yılda Avrupa Hristiyanlaştırıldı. İkinci bin yılda Amerika ve Afrika Hristiyanlaştırıldı. Üçüncü bin yılda ise Asya’yı Hristiyanlaştıralım” diyordu.
Yani Türkiye’de Komünizmle Mücadele diye milliyetçileri ve muhafazakarları yönlendirenlerin bir kısmı, 1964 yılından itibaren, hem ABD’nin hem de Vatikan’ın güdümünde, Müslüman mahallelerinde veya milliyetçilerin mahallelerinde salyangoz satmış.. Bilgilerinize sunulur..

Yazarın Diğer Yazıları