Bölücülük, suç ve suçluyu övme, olaydan sayılmıyor
Türkiye Cumhuriyeti’nden bir parçayı kopararak ayrı bir devlet kurmayı, buna Irak’ın kuzeyindeki yapı ile İran’ın ve Suriye’nin de bir kısmını dahil ederek “Büyük Kürdistan”ı gerçekleştirmeyi amaçlayan politik plan, geçerliliğini korumakta ve yıllardır uygulanmaya çalışılmaktadır. Ancak bunun gerçekleşmesi, zamana ve şartlara bağlı olarak stratejilerde değişiklik yapılması zaruretini ortaya çıkarmıştır. Planın Türkiye ayağının gerçekleşmesi için uygulanan stratejilerde de zaman ve şartlara göre değişiklikler yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur.
1999 yılına kadar yürütülen strateji, Türkiye’de önce kurtarılmış, sonra da koparılmış bölgeler oluşturmaktır. Bu maksatla klasik terörün çok ötesinde düzenli ve büyük birliklerle, başta TSK olmak üzere, Türk Güvenlik Güçleri ile mücadeleye girişilmiştir. Ancak bölücü terör örgütünün askeri alanda kesin olarak mağlup edilmesi ve bölücü başının yakalanmasıyla bu strateji başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
1999’dan itibaren bir müddet beklemeye geçilmiş, daha sonra konunun siyaset yoluyla gerçekleştirilmesi çalışmalarına başlanmıştır. AB giriş süreci ve ABD’yle olan ilişkiler, Türkiye üzerinde bir baskı oluşmasını yaratmış ve bu durum, bölücü iç siyasetin güçlenmesini de beraberinde getirmiştir. Bölücü siyasetin tıkandığı yerde bölücü terör devreye girerek ona destek vermiştir.
Türkiye bölücülük konusunda, ABD, AB, Irak’ın kuzeyindeki yönetim, PKK ve bölücü iç siyasetin kıskacına girmiş, konuya çare bulmak için “açılım” adı ile ortaya atılan fikirler ve girişimler ile İmralı’yla yürütülen pazarlık, durumu daha da vahim bir sürece sokmuştur. Demokrasi, özgürlük ve liberallik düşünceleri ile “Türkiye’nin değişimi ve dönüşümü” gündeme getirilmiş, konu, medya önünde tartışılarak ve sürekli tekrarlanarak, toplumda alışkanlık yaratılması ve sonunda kabullenilmesi sağlanmaya çalışılmıştır.
Tarafsızlık adı altında, bölücülerin sürekli propaganda yapmasına imkân yaratan medya programları bütün hızıyla devam etmektedir. Bölücülerin yaptığı her türlü gösteri, verdikleri her türlü beyanat, medyada en önemli konu olarak görülmekte, hem görsel, hem de yazılı basında tekrar tekrar yayımlanmaktadır. Bölücülerin zamana ve şartlara göre düzenledikleri bütün düşünce ve eylemleri, topluma fazlasıyla intikal ettirilerek adeta bu konuya destek verilmektedir.
Yaklaşan seçimler, siyasilerin oy kaygılarını da beraberinde getirdiğinden konu, istismara da açık hale gelmiştir. Yeni anayasa söylemleri, hazırlatılan taslaklar, pervasızca, düşüncesizce ve işgüzarca yapılan açıklamalar, bölücülere cesaret vermektedir. Türkiye’nin kuruluş felsefesi ile oluşturulan ulus devlet, üniter devlet, laik devlet yapısı, değiştirilmek ve dönüştürülmek istenmektedir. Yeni anayasa ile de buna imkân yaratılmaya çalışılmaktadır.
Bölücü siyaset yapanlar, terör örgütünün elemanları ve destekçileri, Kürt kökenli Türk vatandaşlarını baskı altına almak, çaresizlik içinde kendilerine destek vermelerini sağlamak amacıyla sivil itaatsizlik adı altında çeşitli eylemlerine devam etmekte, bölge halkını da buna alet etmektedir. Dini hususları da bölücülüğe alet ederek, imamları ayırımcılığa tabi tutmakta, böylelikle cemaatleri de bölmeye çalışmaktadır. Hatta kamuoyunun hassasiyet gösterdiği başörtüsü konusunu dahi sivil itaatsizlik eylemlerinde kullanarak istismar etmektedir.
Gösterilerde, eylemlerde ve beyanlarda, sürekli olarak bölücülük ve bölücü terör örgütü propagandası yapılmaktadır. Buna ilişkin sloganlar atılmakta, dövizler ve posterler açılmakta, suçu ve suçluyu öven söz ve yazılara yer verilmektedir. Hatta güvenlik güçlerine karşı konulmaktadır. Bu durum alışkanlık haline gelmiştir ve getirilmiştir.
Şiddet kullanılmıyorsa veya kullanılan şiddet fazla değilse, yapılan gösteriler ve eylemler olay olarak nitelendirilmektedir. Yapılanlar açık suç teşkil etmesine rağmen görmemezlikten gelinmektedir. Devlet aciz değildir. Birçok konuda aşırı hassasiyet gösteren yönetimin, güvenlik güçlerinin ve yargının, Türkiye’nin varlığını, bütünlüğünü ve bekasını ilgilendiren bu çok önemli konuya da gereken hassasiyeti göstermesi arzu edilmekte ve beklenmektedir.