Bir köyde eş muhtarlık olur mu Sayın Arınç?
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Yüksek Askeri Şûra toplantısında başkan sıfatıyla tek başına oturmasının çok yazılıp çizildiğini, bunu hayretle karşıladığını belirtti ve şöyle dedi:
“Doğru olan, başkanın tek başına başkanlık etmesidir.
Mesela Milli Güvenlik Kurulu toplantılarına ben katılıyorum. Teamüle bakarsanız, Anayasa’da da öyle yazıyor, MGK Başkanı Sayın Cumhurbaşkanıdır. Sayın Cumhurbaşkanı toplantıda otururken yanında bir başkası bulunuyor mu? Mesela Sayın Başbakan ‘ben de yanınızda durayım’ diyor mu veya böyle bir görüntüye hiçbiriniz rastladı mı?
Bizim Anadolu’da bir tabir var, ‘bir köyde iki muhtar olmaz’ derler. Kanun kime başkanlık yetkisini ve imkanlarını vermişse toplantıya o başkanlık eder. Ben de şahsen bu toplantının başkanı olsam yanımda bir başkasının bulunmasını hoş karşılamam. Siz herhalde bu konuda daha hazımlısınız.”
Gerçekten de bir köyde iki muhtar olmaz. Yüksek Askeri Şûra’da muhtarlık görevini Genelkurmay Başkanları’ndan almanın zamanı geldi demek. Bu konuda bir hazımsızlık yok.
Arınç, “hazımlısınız” sözünü, herhalde soruyu soran gazeteciye söyledi. Fakat gerek Arınç’ın, gerekse bütün AKP iktidarının hazımlı olduğu başka bir konu var ki onu da okurumuz Ramazan Bayraktar hatırlatıyor. Diyor ki, “Bir köyde 2 muhtar olamayacağına göre, sizce; BOP köyünün gerçek muhtarı kim oluyor? Eş muhtarlık nasıl mümkün olabiliyor?”
***
Öyle ya Genişletilmiş Büyük Orta Doğu ve Kuzey Afrika Projesi’nin eş başkanı Tayyip Erdoğan değil mi? Son sözü söylemek gerektiğinde muhtar kim oluyor? Obama mı Erdoğan mı? Sayın Arınç bu durumu nasıl hazmediyor?
Neden Yüksek Askeri Şûra toplantısında bile Başbakan toplantıya tek başına başkanlık etmek istedi? Çünkü, Büyük Orta Doğu Projesi eş başkanı olarak Tayyip Erdoğan’ın ABD adına üstlendiği görevler, kendi silahlı kuvvetlerine bile hükmedemeyen bir başbakanın altından kalkabileceği işler değil!
Yarın birinci eş başkan “Benim adıma Suriye’ye gir” diyecek, bizim eş başkan TSK’ya emir verecek. Genelkurmay Başkanı, “Ben Suriye’ye girmem, bu savaşta Türkiye’nin bir çıkarı yok. Böyle bir adım atarsak sonunu iyi düşünmemiz lâzım” derse ne olacak?
Karizma çizilecek? Birinci eş başkan bu işe bozulacak, “Birinci Körfez Savaşı’nda size ‘Irak’a kuzeyden girin’ dedik girmediniz. Genelkurmay Başkanınız Amerikan eğitimliydi ama sorun çıkardı. Şimdi de aynı sorun” diyecek.
İşte bu sebeple sivil iradenin, yani eş başkan iradesinin güçlü olması gerekiyor ki, “Suriye’ye girilecek” denildi mi girilsin, “İran’a vurulacak” denildi mi vurulsun!
***
Basında ise dünün Esatçıları bugün Esat’a küfrediyor, dünün Humeyni’cileri de İran ile bir sorun çıkarsa aynı tavrı takınacak.
Kıbleleri değişti çünkü! Kıbleyi Washington’a çevirdiler. Büyük köyün muhtarı olarak ABD Başkanı’nı görüyorlar. ABD’nin Mısır’da, Libya’da, Suriye’de ve bütün İslam dünyasında kurmak istediği yeni düzene uşaklık ediyorlar. Kendi eş muhtarlarını da bunun için destekliyorlar. Aslında bütün meseleleri “Türklük” ile.. Türkler ne yapmış bunlara acaba? Toprak vermiş, vatan vermiş, vatandaşlık vermiş, özgürlük vermiş...
İhanet genetik yapılarında var ki bu kadar iyiliğe karşı, Türk’ün karşısına Amerikan İslâmı’nı çıkarıyorlar. Gerçekte bunların inancı da yok. Türklük aleyhinde şeytanla bile işbirliği yapabilirler. Yeter ki Türk hakimiyeti bu topraklarda son bulsun! Bunun için çiğnemeyecekleri hiçbir değer yoktur. Allah, bu sebeple tarih boyunca insanlık düşmanlarının üzerine Türkler’i gönderdi ve onları Türkler eliyle cezalandırdı. Yine öyle olacak..