Bir askeri hâkimin askeri yargı ile ilgili değerlendirmeleri
Türkiye’de, bir kağıt ile İran’dakine benzer bir kaos çıkarılmak isteniyor. Türkiye’de devlet adamı postunu giymiş; ama aslında devletin kuruluş felsefesi ile mücadele eden insanlar var. Kaosu büyütmek için ellerinden geleni yapıyorlar.
Son günlerde tartışmaya açtıkları konu askeri yargıdır. Askeri yargının bağımsız olamayacağını iddia ediyorlar ve tümüyle kaldırılmasını savunuyorlar. Oysa dünyanın bütün ülkelerinde askeri yargı sistemi vardır. Askeri yargının görev alanı asıl olarak asker kişilerin işlediği askeri suçlardır. Türk yargı sistemindeki temel aksaklıklar elbette askeri yargıda da vardır. Vatani görevini askeri hâkim olarak yapmış bir kişi olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki askeri mahkemelerin sorunları sivil yargıya göre daha azdır.
***
Bir komutanlık bünyesinde bulunan askeri mahkemede hâkimlerin, komutanın baskısı altında karar verdiğini zannedenler var. Ben bir yıllık askeri hâkimliğim dönemimde hiçbir baskı ile karşılaşmadım.
Askeri hâkimler, genellikle benim gibi vatani görevini askeri hâkim olarak yapan hukukçular arasından veya istisna olarak asker kişi iken hukuk fakültesini bitirenler arasından seçilir ve üçlü kararname ile atanır. Atama, Milli Savunma Bakanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı’nın imzası ile Resmi Gazete’de yayımlanır. Bugün görevde olan askeri hâkimlerin çoğunluğu vatani görevini askeri hâkim olarak yapanlar arasından çıkmıştır.
***
İşleyiş şöyledir: Bir birlikte suç işlendiği zaman, bölük komutanı olaya el koyar ve gerekli soruşturmayı süratle yaptıktan sonra, suç Disiplin Mahkemesi’nin görev alanına giriyorsa Disiplin Mahkemesi’ne sevk eder. Birliklerde disiplin subayı vardır ve gerekli disiplin cezasını onlar verir. Fakat suç, askeri mahkemenin görev alanına giriyorsa, düzenlenen dosya derhal bağlı bulunulan komutanlığın adli müşavirliğine gönderilir. Adli müşavirler de genelde, askeri hâkimlik için üçlü kararname bekleyen hukukçu asteğmenlerdir. Onlar da bir dava açılması gerekiyorsa, komutanın imzası ile dosyayı askeri savcılığa gönderir. Bunlar rutin işlemlerdir. Hiçbir komutan, adli müşavirin askeri savcılığa gönderdiği dosyaya müdahale etmez, bunu aklından bile geçirmez.
Gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda, askeri savcı olaya bizzat el koyar. Gerekli soruşturmayı yapar ve davayı açar. Adli müşavir veya komutan bu sürece hiç karışamaz.
Generaller, Genelkurmay Askeri Mahkemesi’nde, bunun dışındaki bütün asker kişiler, diğer askeri mahkemelerde yargılanır. Adam öldürme gibi ağır cezalık suçlarda, askeri mahkemenin kıdemli hâkimi ve yine hukukçu bir üye dışında bir de sanıktan kıdemli subay üye bulunur. Benim katıldığım bütün duruşmalarda subay üyeler, bizim görüşlerimize katılmıştır. Diğer davalar çoğunlukla tek hâkimlidir.
Sanığın hâkimden rütbeli olduğu, sivil mahkemelerdeki asliye cezalık suçlara denk gelen davalarda yine subay üye bulunur, ancak duruşma hâkimin kontrolündedir.
***
Hâkimlik görevi sırasında rütbe yoktur. Çünkü cübbe rütbeyi örter. Böyle denilirdi. Az önce sanık olarak yargıladığınız albayla veya bir teğmenle dışarıda karşılaşırsanız, o zaman ast rütbeli olarak selâm vermek durumundasınız. Çünkü askersiniz.
İzin tecavüzü, firar, görevi ihmal, görevi kötüye kullanma, üste fiilen taarruz, asta kötü muamele, yaralama, sarkıntılık, adam öldürme gibi çok çeşitli suçlarla ilgili davalara baktık. Karar verirken hukuki bilgim ve vicdanım dışında üzerimde hiçbir baskı hissetmedim.
Diyeceğim o ki, askeri yargının da eksikleri vardır. Bunlar tartışılabilir, ancak askeri yargıyı tümden eleştiri konusu yapmak cahilliğin değilse TSK düşmanlığının eseridir.