Bazı dinî terimler
Maksadım din dersi vermek değildir. Konuyu Türkçe bakımından ele alacağım.
Bismillah ile başlayalım. Mevlit yazarı Süleyman Çelebi “Allah adın zikr idelüm evvelâ” diyor ya biz de Allah’ın adıyla başlayalım. Zaten bismillah da tam tamına “Allah’ın adı ile” demektir; bildiğimiz ayetin kısaltılmış biçimidir. Ayetlerin adı olmaz ama bismillah o kadar sık kullanılır ki dilimizde ayetin adı gibi de anlaşılır. Nitekim bu ayetin bir adı daha vardır: besmele. Fatiha suresini de Türklerin Elham olarak kısaltıp adlandırdıklarını belirtelim. Hatta Kazak Türklerinin fatiha kelimesini kısa hecelerle bata biçimine soktuklarını ve “dua” anlamında kullandıklarını da ekleyelim.
Bismillah kelimesi a üzerine düzeltme işareti (şapka) konmadan yazılır ama a’dan önceki l ince söylenir.
Hece başında ayın ve hemze olan kelimeleri Türkler yakın zamanlara kadar kesmeli söylemişlerdir: San’at, sür’at, cür’et, mes’ele… Ancak son zamanlarda böyle kelimeler sanat, sürat, cüret, mesele olarak da söylenmektedir. Türkçe bu konuda bir geçiş dönemi yaşamakta olduğu için iki türlü söyleyiş de doğru kabul edilir. Daha sık kullanılan kelimelerde geçiş daha hızlı olur. Artık mesele, neşe söyleyişleri iyice yaygınlaştı. Kesmeli söyleyiş devam etse bile bu kelimelerin kesmesiz yazıldıklarını unutmayalım.
Bir istisna olarak Kur’an kelimesinde kesmeli yazılış devam etmektedir. Kur’an ve Kur’an-ı Kerim terimlerinde kesmeli söyleyişlerin de henüz kaybolmadığını görüyoruz.
Kur’an Arapça olduğu hâlde Türkçede niçin Farsçadan gelen namaz, oruç, abdest gibi kelimelerin kullanıldığına çoğu defa şaşarız. Aslında biz Türkler, Müslümanlığı Farslardan öğrendik. Dolayısıyla bazı dinî terimler de dilimize Farsçadan girmiştir.
Ancak ben size çok dikkat çekmeyen başka bir şey söyleyeyim. Harflerin üstüne altına konulan harekeler var ya üçünün de adı Türkçenin eski dönemlerinden kalmadır: üstün, esre, ötre.
Bugün dilimizde üstün vardır ama anlamı başkadır. “Harfin üstündeki hareke” anlamı eski dönemlerin izidir. Esre ve ötre ise dilimizde sadece hareke adı olarak var. Esre, ta Köktürk bengü taşlarındaki asra’ya dek gider: Üze kök teŋri asra yagız yir kılıntukda… (Üstte mavi gök altta kara yer yaratıldığında…). Ötre, Eski Uygur Türkçesinde ve bugün bazı Türk lehçelerinde bulunan ötür- (geçirmek) fiilinden gelir. Aynı gövdeden dilimizde bir kelime daha var: ötürü.
Bazı televizyon programlarında kulağımıza sık çalınan birkaç mezhep adından da söz edelim.
Bunlardan biri Şafii’dir. Şafiilik, dört sünni mezhepten biridir. Harfler üzerinde düzeltme işareti yoktur ama a ile ikinci i uzun söylenir. Hele kelimeyi Şafi diye söylemek büsbütün yanlıştır.
İtikatta mezheplerden birinin adı Matüridîliktir. Kelime Türkçe Sözlük’te yoktur ancak Semerkant’taki Matürid mahallesiyle ilgili bulunduğu ve terim olduğu için sondaki i harfine şapka konulmalıdır. Kelimeyi söylerken ma, ri ve di heceleri uzatılmalıdır.
Eş’arîlik de itikatta mezheplerden biridir; Türkçe Sözlük’te yoktur. Günlük hayatta sık kullanılmadığı için bu kelimede de kesmeli söyleyiş devam ediyor. Bir terim olduğu için kelimeyi kesmeli yazmak, i harfine de düzeltme işareti koymak uygundur.
Son olarak Safevi kelimesinin Safavi olarak söylenmemesi gerektiğini hatırlatalım.