Bayram'da bunları da konuşalım mı?

2006 yılında bir savcı, iddianamesinde “Demokratik sistemlere rağmen bürokrasi aygıtı ele geçirilebilir mi?” başlığını attıktan sonra soruya şöyle cevap veriyordu:
“Kan ve gözyaşı üzerinden politika üreten ve menfaatlerini temin için devletin bütün mekanizmasını kullanmaktan çekinmeyen güçlerin birtakım üst makamlara gelmesi halinde, devletin bekası için son derece tehlikeli bir durum ortaya çıkabilir.
Kendi ideolojik mantığı içerisinde makul sebeplerini zaten hazırlayan bu grup menfaatleri icabı kendilerini uluslararası güç odaklarına pazarlamaktan çekinmez.
Gerçekte ne olup bittiğini bilen ve sesi çok çıkan bu grup medyanın da etkisi ile kamuoyunda ’kahramanlar’olarak algılanırken aşağıda ise bunların tetikçiliğini yapan bir takım kişiler devletin bekasına hizmet ettikleri düşüncesindedirler.
Uluslararası güçler, ülkedeki bu zihniyet ve aşağıdaki gruplar arasında irtibatı sağlayan bağlar ise akla gelmeyecek binlerce karmaşık labirentten ve irtibat mekanizmasından geçtiği için aşağı gruptan biri deşifre olsa dahi gerçek oyuncuların ortaya çıkartılması mümkün değildir. Hemen diğeri sahneye sürülür.
Üstelik medyadan kültür ve sanata siyasetten ekonomiye kadar bütün figüranlar sahnede kendi rollerini oynamak için beklemektedir. Bu fasit çarkın bozulması ancak bu zihniyetin oyununun sona erdirilmesi ile mümkündür. Bu oyunun sona erdirilmesi ise ancak açığa çıkartılıp deşifre edilmesi ve kamuoyu vicdanında mahkûm edilmesi ile mümkündür.”

***

İddianamedeki bu yaklaşımı, 2006’dan sonra yaşanan olaylara yansıtırsak şu sorulara cevap vermemiz gerekir:
1- Bugün, Suriye olaylarında görüldüğü gibi kan ve gözyaşı üzerinden politika üreten kimdir?
2- Bugün, iktidarda bulunan güçler, menfaatlerini temin için devletin yasama, yürütme, yargı dahil bütün mekanizmasını kullanmıyor mu?
3- Söz konusu güçler, bütün üst makamlara geldiğine göre devletin bekası için son derece tehlikeli bir durum ortaya çıkmamış mıdır?
4- Kendi ideolojik mantığı içerisinde makul sebeplerini zaten hazırlayan bu grup, menfaatleri icabı kendilerini uluslararası güç odaklarına, mesela, ABD ve AB gibi güçlere pazarlamaktan çekiniyor mu?
5- Gerçekte ne olup bittiğini bilen ve sesi çok çıkan bu grup medyanın da etkisi ile kamuoyunda “kahramanlar” olarak algılanırken aşağıda ise bunların tetikçiliğini yapan bir takım kişiler devletin bekasına değil ama ne idüğü belirsiz “aziz” bir
millete hizmet ettikleri düşüncesinde değil midir?

***

Yukarıdaki ilk metni Şemdinli olayının savcısı Ferhat Sarıkaya’nın iddianamesinden almış ve bu sütunda yayınlamıştım.. Aradan yedi yıldan fazla zaman geçti.. Savcının iddianamesinde
ortaya koyduğu bakış açısı Ergenekon, Balyoz, Casusluk gibi davalarda uygulandı.
Sarıkaya, “Temelde devlet denilen bürokratik aygıt ile seçilerek gelen siyasî hükümetler arasında bir gerilim mevcuttur. Bu gerilim zaman zaman gizli ve açık çatışmaya dönüşebilmektedir. Devletin bekasını korumak ve temsil etmekle görevli olan bürokratik aygıt içerisine sızmalar olması halinde bürokrasinin bizzat kendisi devletin bekasını tehdit eder noktaya gelebilir” diyordu..
Yine Sarıkaya Şemdinli olaylarını kastederek “Bölgede kimlikler üzerine açıktan ve gizli gerçekleştirilen operasyonlar vatandaşlarımızda devlete ve siyasî iktidara karşı güvensizlik duygusu ortaya çıkartmaktadır. Bu tür operasyonlar küreselleşen dünyada ancak dış tehdit unsurlarının amaçlarına hizmet eder. Şemdinli eylemlerinin hedeflerinden biri de Türkiye’nin modernlik projesi, AB süreci gibi temel politik yönelimlerinin akamete uğratılması ve merkezdeki siyasî/bürokratik yönetim
elitinin güç ve yerlerini muhafaza
etmesidir” diyordu..

***

Şimdi Şemdinli’deki operasyonları kim yaptırdı? Operasyonları o günlerde “yönetim eliti” dedikleri güç odaklarıyla mücadele ederek devletin bütün kademelerini ele geçiren AKP iktidarı yaptırıyor değil mi? Peki bu operasyonlar da dış tehdit unsurlarının amaçlarına mı hizmet ediyor? Kimse çarpıtmaya kalkışmasın; ben operasyonlara karşı değilim ama cevabı bu mantıkla devleti ele geçiren AKP’den, Tayyip Bey’den,
Abdullah Bey’den bekliyorum.. Çünkü Sarıkaya’nın iddianamesindeki fikirleri onlar harfiyen uyguladı..

Yazarın Diğer Yazıları