Bahçeli’nin bahsettiği "bitiş çizgisi!"

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin CHP’ye yönelik ağır eleştirilerinden sonra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasını bekledim. Kılıçdaroğlu, cevap vermedi.
Bahçeli, AKP ve CHP’nin İmralı’nın dilini ve projelerini hayata geçirmek için yarış içinde olduklarını, ikisinin de gündeminde İmralı canisinin affedilmesinin bulunduğunu iddia ettikten sonra “Hakikat komisyonun kurulmasıyla ilgili CHP beyanlarını milletimiz kaygıyla karşılamıştır. Diğer taraftan, hem asker hem de terör örgütü aynı anda silah bıraksın sözlerini hepiniz mutlaka işittiniz. AKP’nin izinden yürüyen Ana Muhalefetin, kabullerinden saptığı, millî ilkeleri bir yük gibi gördüğü ve üniter devlet yapısını fantezi olarak değerlendirdiği ortadadır. AKP’yle CHP aynı sahnede buluşmuşlar, önde kavga ederken, arkada el ele Türkiye’nin geleceğini karartmanın meşum planlarını yapmaya başlamışlardır” dedi.

***

Bilindiği gibi Meclis’te Hakikat Komisyonu kurulmasını Abdullah Öcalan istemişti. Bu talebi, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, CHP’nin önerisi olarak gündeme getirdi. Ensar Öğüt ise tepkilerden sonra “Ben asker de silâhı bıraksın demedim” diyor ama söylediği sözler ortada!
Bu çıkışlardan da anlaşıldığı gibi Baykal sonrası CHP, AKP’yi de CHP’yi de uzaktan kumanda ile yöneten kuklacıların elinde kalmış bir görüntü vermektedir. CHP’nin yeni yönetiminin Kılıçdaroğlu’nun eseri olmadığı, seçilen kişilerin, bir siyasi mühendislik projesi gereği bu makamlara getirildikleri yolundaki şüpheler, duyumlar vardır.
Mesela Sezgin Tanrıkulu’nun CHP yönetimine getirileceği, altı ay öncesinden biliniyordu!
Bahçeli, bu konuda daha geniş bilgi sahibi ki “Artık önümüzdeki süreçte AKP, CHP ve PKK’nın tavırlarında paralellik olacağını söylememiz yanlış olmayacaktır” diyebiliyor.
Bahçeli, “AKP’nin dışarıdan eline tutuşturulan senaryo gereğince oynadığı oyunun gayesi bellidir ve Türk milleti kimlik bölünmelerine ve dönüşü olmayan etnik kargaşaya itilmek istenmektedir. CHP de böylesi bir sürecin figüranları arasında yerini almış ve tarafını böylelikle netleştirmiştir” diyerek kendi açısından durum tespiti yapıyor ama Kılıçdaroğlu, bu iddialara anında cevap vermiyor, veremiyor!
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yok etmeye yönelik bir senaryonun figüranlığı ile suçlanırsanız vereceğiniz cevap için düşünmeye gerek var mıdır?
Kılıçdaroğlu, cevap yerine yargıdaki siyasallaşmayı “Cumhuriyet tarihinde karşılaştığımız en ciddi tehlike” olarak göstermeye devam ediyor. Evet, bu da çok büyük bir tehlike ama Cumhuriyetin kuruluş ilkeleri, devletin veya partilerin başında bulunan insanlar tarafından tehdit ediliyorsa, artık orada başka bir tehdit veya tehlike aramaya gerek var mıdır?

***

AKP, Anayasa Mahkemesi üyelerinin yeminindeki, “Türk milleti tarafından demokrasiye âşık Türk evlâtlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunan” ifadesini çıkarmıştır. Anayasa’nın Başlangıç ilkelerinden alınan bu ifadeden kastedilen, halkın, temel ilkeleri korumak için direnme hakkı bulunduğu gerçeğidir.
Bahçeli, “Recep Tayyip Erdoğan için bitiş çizgisi görünmüş, tahrik ve öfke dolu sesinin kısılacağı ve mahkeme önlerinde ayakta bekleyeceği günler yakınlaşmıştır. İktidardan baş aşağı düşmenin nasıl olacağını, şimdiden zafer havasına giren AKP zihniyeti kesinlikle yaşayacaktır” diyor ve bunun kesinlikle seçimle olacağını söylüyor ama, Erdal Sarızeybek de “AKP iktidardan düşerse, Güney Doğu’da isyan başlatılacak” diye başka bir “bitiş çizgisi” konusunda uyarıda bulunuyor!
Yani öyle bir dönem geliyor ki AKP’nin yargı önüne çıkarılması bile yetmeyebilir! Dileriz herkes aklını başına toplar da Türk Milleti, “bitiş çizgisi” nde daha kötü günler yaşamaz!

Yazarın Diğer Yazıları