Attığın taş ürküttüğün kurbağaya...
ISAF harekâtının 2014''te tamamlanmasından sonra güvenlik sorumluluğunun Afganistan''a geçmesi planlanmış, ancak ülkenin durumu buna imkân vermemiş, özellikle Kabil Havaalanı''nın güvenliği sağlanamamıştı. Bunun üzerine 2015 yılı başından itibaren Türkiye, NATO Kararlı Destek Operasyonu kapsamında Havalimanı askerî bölümünün işletmesini üstlenmiş, güvenlik ise ABD''nin önderliğinde yürütülmüştü.
Hâlihazırda yabancı güçlerin Afganistan''dan çekilme süreci tamamlanmış olup, geriye bir kısım ABD askeriyle 600 kişilik Türk gücü kalmıştır.
Sadece askerî amacı olmayan, uluslararası ulaşımı ve iletişimi sağlayacak olan Kabil Havaalanı''nın güvenlik ihtiyacının doğması üzerine Türkiye, bu göreve talip olduğunu açıklamış ve havaalanı güvenliğinin NATO kapsamından çıkarılarak Türkiye''nin üstlenmesi hususunda ABD''yle mutabakat sağlanmıştır.
Sorumluluk Türk askerinde olacak, ABD''yle de iş birliği yapılacaktır. Türk askerinin görevlendirilmesinin hukukiliği için Afgan hükümetiyle görüşmeler yapılmaktadır. Bunun TBMM''de de kabul edilmesi gerekmektedir.
Bu göreve talip olmanın nedeni, riskleri ve elde edilecek menfaate değip değmeyeceği önem arz etmektedir.
Bu görev neden üstlenildi?
Türkiye bu göreve, Afgan halkıyla tarihi ve kültürel bağlarının olması ve Hava Alanı''nın faaliyetine devam etmesinde dost Afganistan''a yardımcı olunması için talip olduğunu ifade etmektedir. Öncesinde de burada görev almıştır. Türkiye Afganistan''da sevgi ve saygı görmektedir. İşgalci olmadığını vurgulamaktadır.
Bu yaklaşımda gerçeklik payı olsa da, bu sefer durum farklıdır. Türkiye''nin halen devam eden birçok NATO görevi vardır. Görev bir NATO görevi değildir. Türkiye''nin göreve kendiliğinden talip olmasının, uzun bir süredir devam eden siyasi ve ekonomik alandaki sıkışıklıktan kurtulma ve ABD başta olmak üzere, Batı''yla bir beyaz sayfa açma ihtiyacından kaynaklandığı değerlendirilmiştir.
S-400 için inatlaşan, yaptırım uygulayan, F-35 programından çıkaran, Suriye''de teröristlere kucak açan, hak ve menfaatlerimize sahip çıkmamızı engellemeye çalışan, Yunanistan''ı ön plana çıkararak, NATO''nun güney kanadı olma fonksiyonumuzu zayıflatmak isteyen, güvenliğimizin teminatı Montrö Sözleşmesini esnetmeye çalışan ABD''ye şirin görünmek için bu görev üstlenilir mi?
Bilmediğimiz hususlar mı var? Bu durum kesinlikle açıklığa kavuşturulmalıdır.
Olası riskler
Afganistan''da iç savaş devam etmektedir. Hükümet güçleri duruma hâkim değildir. Taliban, hükümet güçlerinden daha fazla kontrol sağlamış olup, alanını genişletmeye devam etmektedir.
Taliban Afganistan''a hâkim olma, en azından yönetime ortak olma arzusundadır. Yabancı güçleri ülkede istememiş, kalanları işgalci sayacaklarını açıklamıştır. Türk askerini de istememekte ve kalması halinde olacaklardan sorumlu olmayacağını beyan ederek tehdit etmektedir. Bazı Afgan hükümet çevrelerinden de, tehdit hariç, aynı yönde açıklamalar gelmiştir.
Durumu riskli gören Rusya ve Fransa, diplomatlarını geri çekmiştir. Taliban, ABD''nin çekilmesinin ardından uluslararası alanda tanınma girişimlerinde bulunmakta, Rusya, İran ve Çin''le görüşmeler yapmaktadır.
ABD''nin çekilmesiyle bölgedeki boşluğun Rusya tarafından doldurulması, dolayısıyla Rusya''nın kendini bu hengâmenin içinde bulması muhtemeldir.
Türkiye ise, Taliban''ın Türk askerine karşı bir hareketinin olmayacağını düşündüğünü, Taliban''la iletişim halinde olduğunu ve görüştüğünü açıklamıştır. Ancak hem Afgan hükümeti, hem de Taliban''ın kabullenmediği bir durum risklidir.
Menfaat bu riske değer mi?
Türkiye''nin Afganistan görevine bu kadar hevesli olmasının, bu belirsizliğin ve riskin içine girmesinin doğru olmayacağı değerlendirilmektedir.
Diğer taraftan Afganistan''dan gelen göçün gittikçe arttığı, Türkiye''ye Taliban''dan kaçtığı söylenen 40.000 kadar Afganlının geldiği ve gelmeye devam ettiği rapor edilmektedir. Gelenler askerlik çağında erkeklerdir. Buna hangi amaçla müsaade ve müsamaha edildiği anlaşılamamaktadır. İçlerinde teröristlerin de bulunma ihtimali yüksektir. Ne yapmak istediğimiz belli değildir. Konu spekülasyonlara açıktır.
Göçmen konusu, Türkiye''de zaten kontrolden çıkmış, buna son verilmesi ve mevcutlara da çare bulunması zamanı gelmiş, hatta geçmiştir.