Atatürk’e niçin kin duyuyorlar?

İzmir’i işgal edip Bursa’ya giren Venizelos avenesinin Osmanlı’yı kuran ceddimin sandukalarını “Kalk da ceddini kurtar” diyerek tekmeleyenlerin Atatürk’e kin duymalarını anlarım; çünkü onları denize döken Atatürk’tü.
O ve arkadaşları bu milleti bu topraklardan silip süpürmek isteyen Haçlı güruhuna diz çöktürdü, Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurdu ve şimdi kendisine hakaret eden, neredeyse, “Sen ne haddini bilmez bir kişisin, bu devleti nasıl kurarsın?” diye kendisinden hesap soran bugünkü nesillere devretti... Dünya tarihini gözden geçiriniz, kendi devletlerinin kurucusuna böylesine kin duyan ve ondan böylesine hesap soran bir başka topluluk var mı? “Topluluk” diyorum, çünkü “Millet” diyemiyorum. Zira milletin böyle bir derdi yok.
Neymiş efendim devlet kurulurken ve kurulduktan sonra çok hatalar, bir sürü hukuksuz işler yapılmış.
Keşke olmasaydı ama elbette olacak, Atatürk Peygamber değildi ki, hiç hata yapmasın. O hata yaptı da, muarızları sütten çıkmış ak kaşık mıydı? Hem ordusu terhis edilmiş, kasası boşaltılmış, asker kaynağı cephelerde erimiş bir malzeme ile yedi düvele karşı savaşacaksın, hem evde bulmaca çözer gibi kâğıt ve kalem hışırtısından başka bir ses çıkartmayacaksın; bu mümkün mü? İşgal edilmemiş, fabrikaları gürül gürül çalışan, dünyanın en güçlü ordularından birine sahip bir ülkeyi devralan Atatürk sonrası siyasetçiler önce bir ellerindeki imkânlara bir de yaptıkları hatalara baksınlar da, utanma duyguları varsa, ancak ondan sonra emaneti devraldıklarına söz söylemeye kalkışsınlar..
İnsanda vefa ve vicdan diye bir şey
olmalı...
“Uyan Türkiye” ve “Sivil İhanet” kitaplarının yazarı İsmail Şefik Aydın vefa ve vicdan nasıl olur işte bunu örnekleyen Şiar Yalçın hatırlatmasını göndermiş:
Geçen yıl vefat eden Av. Şiar Yalçın, 12 Mart döneminde, avukatlık hakları elinden alınan bir aydınımızdır. İttihat ve Terakki Partisi’nin Maliye Bakanı olan babası Cavid Bey, İzmir Suikasti davasında yargılanmış ve idama mahkûm edilmiştir. Şiar Yalçın bakınız Atatürk’ü nasıl değerlendiriyor:
“... Ama bütün bunlara rağmen ben Atatürk’e sadece bu yüzden bile olsa dil uzatmaktan hicap duyarım, çünkü vatanım; kurtuluşunu, bağımsızlığını ve beceriksiz yöneticilerin elinde düştüğü bugünkü hiç de parlak olmayan durumuna rağmen, çağdaşlığını ona borçludur. Ne mutlu bize ki, Fransız ve özellikle Bolşevik ihtilâllerinde olduğu gibi düzmece yargılamalar ve sorgusuz sualsiz infazlarla suçlu veya suçsuz on binlerce insanımız hayatını kaybetmemiştir” (Cumhuriyet, 27.03.1994)!
Babası Atatürk döneminde asılan Şiar Yalçın, Atatürk’ü karalayan tek bir kelime etmezken, Atatürk’e saygısızca dil uzatan şu sözde akademisyen, gazeteci, yazar ve siyasetçi taifesine de ne oluyor? Atatürk’e bu kinlerinin sebebi nedir?
...
Ben pek çok Alevi tanıyorum Dersim olayları sonrası Batıya, İzmir’e, Afyon’a sürgün edilmiş... Hiç biri Atatürk’e toz kondurmuyor. Talihsiz bir hadiseydi, diyorlar. Çok zor şartlar altında yaşadık amma Atatürk bize bağımsız, hür bir Türkiye Cumhuriyeti bırakmıştır. Bunun kıymetini bilelim. Biz buralarda kök saldık, işadamı olduk, siyasetçi olduk, bürokrat olduk, Türkiye Cumhuriyeti nimetlerinden daha iyi nasiplenmeye başladık. Elimizdeki Türkiye Cumhuriyeti nimetinin kadrini bilmezsek Batı emperyalizminin tuzağına tekrar düşeriz. Bundan ne Alevi kazançlı çıkar, ne Türk, ne Kürt, ne Sünni... İşte Irak, işte Libya, İşte Afganistan.
Ne diyeyim, cümlesine helâl olsun.
Bir, acısını bal eyleyip birlik ve bütünlükten yana olanlara, bir durup dururken tarihin küllerinden milletin arasına kin ve nefret tohumları atmak için çırpınanlara bakıyor, cümlesini vicdanlarınıza ve Allah(c.c.)’a havale ediyorum.

Yazarın Diğer Yazıları