Asıl kara harekâtı içerde yapılıyor!
Türk Silahlı Kuvvetleri, Milli Güvenlik Kurulu Toplantısı’ndan hemen sonra Irak’ta 10 kilometrelik şeritte kara harekâtına başladı. Allah, Mehmetçiği daim muzaffer kılsın.
ABD, “sınırlı harekât” tan haberdar olduğunu ve Türkiye’nin sivillere zarar gelmeyeceği konusunda güvence verdiğini açıkladı.
Irak’taki sınırlı kara harekâtından önce, TBMM’de başka bir kara harekâtı yapıldı! Dumlupınar’da teslim etmediğimiz vatan topraklarının azınlık vakıfları veya yabancı vakıflar tarafından satın alınmasına imkan sağlayan Vakıflar Yasası kabul edildi!
Bir kara harekâtı da gazeteci Vedat Yenerer’in evine yapıldı. İnternetajans’ın haberine göre, ömrü Türk Silâhlı Kuvvetleri’nin harekâtlarını takip etmekle geçmiş, savaş muhabiri Yenerer’in evi Terörle Mücadele Ekipleri tarafından basıldı, eşi ve çocuğunun gözü önünde didik didik arandı, suç aleti olarak cep telefonuna ve şahsi eşyalarına el konuldu! “Şahsi eşyası” herhalde bilgisayarıdır! Gazeteciler Cemiyeti bu tabloyu daha ne kadar seyredecek?
Bir avukatın dava dosyasına el konuluyor; Barolar Birliği susuyor! Neden? Tutuklananlar arasında sol kökenli kimse yok diye mi?
Savcılık, Vedat Yenerer’i ifade vermeye davet etse kaçacak mıydı? Hukukta kaçmasından şüphe edilen kişi için polise talimat verilir ve yakalanması istenir. Türkiye garip günler yaşıyor. Kaçma şüphesi bulunmayan, adresi belli, her gün kamuoyuna hitap eden gazetecilere, avukatlara terörist muamelesi yapılıyor, buna karşılık 10 yıl dağda kalıp Türk askerine kurşun sıkan terörist, teslim olunca çay-kahve ikram edilerek mahkemeye bile çıkarılmadan savcılık sorgusundan sonra serbest bırakılıyor!
Türkiye’nin iç harekât fotoğrafı budur!
Kamuoyuna “teröristin sahibi var ama vatanseverler sahipsizdir” mesajı mı verilmek isteniyor? Hukuk devleti böyle bir şey miydi acaba? Bize yanlış mı öğrettiler?
* * *
Kim ne derse desin Türkiye büyük bir savaşın içindedir. Bu savaş, ABD’nin Büyük Orta Doğu Projesi ile Rusya ve Çin’in Şanghay İşbirliği Örgütü arasında geçmektedir. Anlaşılıyor ki Türkiye, PKK ile mücadelede verdiği sınırlı destek karşılığında, İran’a karşı ABD ile birlikte hareket etmeye mecbur ediliyor. Öyle ki Türkiye, Amerikan bayraklarıyla bağımsızlığını ilan eden Kosova’yı hemen tanıdı!
Türkiye, terörle mücadele gereği sınır ötesi kara operasyonu yapıyor ama içeride ekonomik, kültürel ve siyasi bütün direnç mekanizmaları ortadan kaldırılıyor. Amerikan politikalarına direnecek aydınlar tasfiye ediliyor!
* * *
Atatürk daha kötü şartlarda, halkı mücadeleye nasıl hazırladığını şöyle anlatıyordu:
“Bütün Türk milletini cephede bulunan ordu kadar duygu, düşünce ve hareket bakımından savaşla ilgilendirmeliydim. Yalnız düşman karşısında bulunan değil, köyünde, evinde, tarlasında bulunan herkes, milletin her ferdi, silahla vuruşan savaşçı gibi kendini görevli sayarak bütün varlığını yalnız mücadeleye verecekti. Bütün maddi ve manevi varlığını vatan savunmasına vermekte ağır davranan ve titizlik göstermeyen milletler, savaş ve muharebeyi gerçekten göze almış ve başarabileceklerine inanmış sayılmazlar.”
Peki Türkiye ne yapıyor? Halkı topyekûn vatan savunması konusunda bilgilendiren aydınlarına terörist muamelesi yapıyor. Öyle ki artık hiçbir hukuk dışı hareket bizi şaşırtmıyor!
Fakat kimse unutmasın ki hukuk, istisnasız herkese lâzımdır!