Anayasayı Abdullah Öcalan mı yazacaktı?

Abdullah Öcalan, “Anayasanın Kürt sorunuyla ilgili bölümlerini, Numan Kurtulmuş ile Osman Can kaleme alsın” demişti..
Baktı ki olmuyor, maddeleri kendisi yazmaya başladı.. Öcalan, Namık Durukan’ın Milliyet’te yayınladığı İmralı zabıtlarına göre “Vatandaşlık maddesine gelince; özgür iradesiyle Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlılığını ifade eden her birey Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Burada sadece Türkiye de olabilir. Devlete aidiz, Türk ulusçuluğuna değil” dedi.
Bu arada CHP Genel Başkan Yardımcısı Nihat Matkap, Öcalan’ın önerdiği vatandaşlık tanımının, CHP’nin programında yer alan “milliyetçilik” tanımına uyduğunu söylemesin mi?
Matkap, “CHP’nin programında ‘Türkiye Cumhuriyeti din, dil ırk ve etnik köken temelleri üzerinde değil, siyasal bilinç ve ideal beraberliği zemininde kurulmuştur’ diyor. Öcalan’ın mektubu da bunu tanımlıyor. Sözcüklere boğulup bu süreci heba etmemek lazım” dedi. Sürece boğulup CHP’yi ve Türkiye’yi de heba etmemek gerek değil mi..

***

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ise Taha Akyol’un sorularını cevaplandırırken, Türk kavramını Anayasa’dan kaldıramayacaklarını görerek “1924 Anayasası’nda yazılan tarif aslında iyi bir tarif. Çünkü o tarife baktığınızda hem yapısında hem ruhunda Türkiye’de farklı olanları tanıyor. Onları reddeden, inkar eden bir anlayış yok orada” diye görüş bildirdi.
1924 Anayasası’nda vatandaşlık, 88’inci maddede düzenlenmişti. Maddenin ilk fıkrası aynen şöyleydi:
“Türkiye’de din ve ırk ayırt edilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese ‘Türk’ denir.”
Peki ama Anayasa’yı kim yazacaktı? Anayasa’yı Abdullah Öcalan yazacaksa, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda toplananlar siyasi figüran olarak kullanılmış olmayacak mı? Bu komisyona destek veren siyasi partiler, liderler hangi konuma düşecek?
Türkiye, kuruluş felsefesinden Anayasal olarak da çıkarılırsa bunların bir önemi kalmayacak ama biz yine de uyarmış olalım..
Öcalan,“Başbakan’ı buna inandıran ekip ’PKK’yı bitireceğiz’dedi. 10 bin kişiyi içeri aldılar. Bu güç MİT’e de darbe planladı. Devreye girip ’Bu darbe’ dedim. Başbakan MİT’e darbe yapılınca sıranın kendisine geldiğini gördü, vatana ihanetten tutuklanacaktı. MİT’i düşürseydiler. Türkiye’de tüm kaleler düşmüş olacaktı” diye konuştu.
Öcalan ayrıca, “Başkanlık sistemi düşünülebilir. Biz Tayyip Bey’in başkanlığını destekleriz. Biz AKP’ye iktidarı altın tepside sunduk. Bize bir teşekkür etmedikleri gibi 2. Atatürk rolüne soyunup daha çok üstümüze geldiler, ezmeye çalıştılar” dedi.
Aslında bu ifadeler, AKP ile ilgili bütün yorumlarımızı teyit ediyor.. Öcalan’ın söylemediği, AKP’nin Amerikan patentli olarak, Amerika’dan gönderilen programla kurulmuş olmasıdır.

***

Dışarıdan bakanlar ise gerçeği olduğu gibi söylüyor. İngiltere’nin Financial Times gazetesi, Öcalan’ın, halen Türk hükümeti ile doğrudan “ülkede tam bir dönüşüm”e yol açabilecek görüşmeler yaptığına dikkat çekti. Gazete, PKK’nın, “tarihi hedeflerini karşılayan bir anayasa” karşılığında Erdoğan için dizayn edilmiş bir “merkezleştirme” gibi bir seçenek ile karşı karşıya bulunduğuna dikkat çekilirken Gültan Kışanak’ın, dışişleri, yargı ve savunma dışında yerel düzeye “tam bir yetki transferi” çağrısında bulunduğunu, bunun da “Türkiye gibi merkezileşmiş bir devlet için devrim niteliğini taşıyan bir öneri” olduğunu belirtti. Gazetedeki yorum, “Şimdilik mesele, biri istikameti başkanlık sarayı olan, diğeri ise kale gibi cezaevindeki hücrede bulunan iki kişinin bir anlaşma yapıp yapamayacağıdır” diye bitirildi.
Öcalan ve Erdoğan, “kazan-kazan”a oynuyor.. AKP’ye oy veren Türkler, bundan ne kazanıyor sormak lâzım..

Yazarın Diğer Yazıları