Allah hepinizi böyle adaştan korusun; amin!
Ergenekon iddianamesinde Sevgi Erenerol’da bulunduğu iddia edilen Agarta konulu bir yazı var. Yazının yazarı belli değil ama sonunda “Bu satırları yazarken, yine 12 yıl öncesi bir gazetede Arslan Tekin’in kaleme aldığı ’Ankara İmparatorluğu’ başlıklı bir yazı, gerçekten çok ilginç bir konumla bizlere mesaj veriyor. Bu yazıyı okuyalım ki, oturmamış zannettiğimiz taşların da yerine oturmasını sağlayalım” diye bir ifade geçiyor.
Yazı gerçekten çok güzeldi ve “Ankara İmparatorluğu” tespiti önemliydi. Ben o tarihlerde “Türk Birleşik Devletleri” başlıklı bir yazı yazmıştım ama iddianamede geçen yazının kime ait olduğunu hatırlamıyordum.
Derken bir gün Arslan Tekin telefon etti ve “Ergenekon iddianamesi ile ilgili” konuşacağını söyledi. Bunun üzerine gazeteye gelmesini söyledim. Gazeteye gelmiş ama görüşemedik. Bana not bırakmış, “Ya bir yazı yazsın, bu yazı bana aittir desin, ya da gitsin savcıya bu yazıyı ben yazdım desin, benim evime gelip arama yapmalarını istemiyorum” demiş.
Bu garip talebe güldüm. Durup dururken, ne diye savcıya gideyim, başkasının yazdığı bir yazıya nasıl sahip çıkayım? Üstelik, yazıdan dolayı kimseye yönelik bir suçlama yok. Birisi yazıyı çok beğenmiş ve atıfta bulunmuş. Sonra Agarta yazısının da bir romandan alıntı olduğu ortaya çıktı!
* * *
Aradan bir hafta geçti, Arslan Tekin, Haber7 adlı internet sitesine uzun bir açıklama yaptı ve isim benzerliğinden dolayı adının geçtiğini; aslında o Arslan’ın kendisi olmadığını belirterek beni adres gösterdi. Bunu açıklarken de “Telefonda konuşmayalım baba!” diye garip bir üslup kullandığımın altını da çizdi!
Açıklamayı yayınlayan sitenin yöneticisi Ünal Tanık da Tercüman’da yedi yıl birlikte çalıştığımız bir arkadaşımızdır. O da bu işin aslını sormadı.
Daha bitmedi, 8 Mart 2009 Pazar günü de Hamdullah Öztürk, Zaman gazetesinde “Görmek ve düzeltmek zorundayız” başlıklı yazısında, “Apar topar iddianame yazdırarak mahkemeyi hataya zorlayanları görmek, iddianamenin bu şartlar altına bazı hatalar içerebileceğini kabullenmek ve haksız yere adı ETÖ mensupları arasında geçenleri de aynı şekilde savunmak zorundayız. Mesela ismi Arslan olduğu için aslında bir başka Arslan’a ait olan ’Ankara İmparatorluğu’ yazısından dolayı adı karışanların arkasında olacağız. Yazının gerçek sahibi bunu itiraf etmese de biz böyle büyük davalarda bu tür hatalar olur anlayışını Türkiye’nin tam bir hukuk devleti olması adına gaflet sayacağız. İnsani durumları mühendislik hesaplarının boğmasına izin vermeyip, ’bir kişinin hakkı da olsa küçümsenemez’ciddiyetini elden bırakmayacağız” diye yazdı! O da konuyu bana sormuş değildi.
Ve nihayet, bu yazıda adı geçenlerin çok iyi tanıdığı, halen Haber7 sitesinde yazmakta olan eski dostum, Mehmet Ali Bulut aradı ve dedi ki, “Arslan’cığım, adaşın bana geldi, bu ’Ankara İmparatorluğu’yazısı seninmiş, ’ya git savcıya anlat, ya da bir yerde yazıyı ben yazdım de’ gibi garip şeyler söylüyor. Bu yazı bana aittir. Türk Cumhuriyetleri’nin liderleri hep birlikte Ankara’ya geldiğinde Ankara semalarında ay ile yıldız bir araya gelmişti. Bu heyecanla yazmıştım. Bana sorarlarsa elbette yazıma sahip çıkarım” dedi.
Ben de durumu anlattım ve dedim ki, “Mehmet Ali Bey, o yazının altına ben de imzamı atarım!”
* * *
Ünal Tanık ve Hamdullah Öztürk’e de bir sitemim var; Hucurat suresinin altıncı ayeti aynen şöyledir: “Ey iman edenler, eğer size bir fasık bir haber getirirse onu iyice araştırın, sonra bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da yaptığınıza pişman olursunuz.”
Tabii burada ben kimseye fasık demiyorum, ayetin orijinali böyle ama gûya birisinin hakkını korumak adına fikirlerinden dolayı kin beslediğiniz başka bir insana haksızlık yapmak bir Müslümana yakışır mı?
Ve Allah hepinizi böyle adaştan korusun! Amin...