Alevileri de Allah yaratmadı mı?

Siz bugüne kadar Türkiye’de namaz kılanın kılmayana, veya tam tersi kılmayanın kılana baskı yaptığını duydunuz mu?
Dost sohbetlerinde tavsiye niteliğinde konuşanlar olur ama “dinde zorlama yoktur” ilkesini bütün Müslümanlar bilir. Dolayısıyla kimse kimseye baskı yapmaz.
Peki Tayyip Erdoğan, “Başörtülünün hakkını savunduğum kadar, başı açığın da hakkını savunacağım. Camiye gidenin gitmeyene, gitmeyenin gidene baskı yapmadığı, herkesin birbirinin hissiyatına, özgürlüğüne saygı duyduğu bir yapıyı tesis etmek sorumluluğumuzdur” deme ihtiyacını niçin hissediyor!
Bundan böyle camiye gidenler, gitmeyenlere veya gitmeyenler gidenlere baskı mı yapacaktır? Erdoğan’ın bu yönde bir bildiği mi vardır? Burası Suudi Arabistan mıdır?
Yakın gelecekte başı açığın hakkı da tehlikeye mi düşecektir ki Başbakan savunacak?

* * *

Tayyip Erdoğan, sosyolojik konularda bilinçli bir bilgisizlik sergiliyor. “Bilinçli” diyorum, 30 yıldır siyasetin içinde olan bir kişi bu kadar bilgisiz olamaz!
Anayasa’ya göre Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının tamamı Türk’tür. Bu Türklük etnik bir anlam taşımaz, adı üzerinde vatandaşlığı gösterir. Dolayısıyla, Türkiye Cumhuriyeti halkının tamamı Türk Milleti’ni meydana getirir. Erdoğan, bunları bilmiyor mu?
Bilmez olur mu?
Fakat zihninde etnik ırkçılık olan insanlar gibi Türklükte birliği reddederek, özerk bir devlet kurmaya çalışanlara meşruiyet sağlamış oluyor!
Dini referans vererek “Ben Türk’ü ne kadar seviyorsam, Kürt kardeşimi de Boşnak’ı da Arnavut’u da Zaza’sını da Roman’ını da o kadar seviyorum, hiçbir ayrım yapmaksızın. Çünkü beni yaradan Allah onları da yarattı” diyor.
İyi de Alevileri de Allah yaratmadı mı? Onları da seviyorsan, niye her alandan, mesela TSK’dan ve Yargı’dan tasfiye ediliyorlar?
Bu devlet din birliği devleti midir? Din birliği devleti ise Alevileri ne yapacaksınız?

* * *


Erdoğan’ın her sözünde bir skandal var! BDP’yi kastederek “Onlar benim Kürt kökenli vatandaşımın temsilcisi de değil, öyle bir yetkileri de yok, bunu bilin. Eğer dürüstlerse, eğer samimi iseler silahlarını bıraksınlar öyle sandığa gitsinler, bakalım o zaman kaç oy alacaklar. Silahlarla tehdit ederek ‘yakarız, yıkarız bu köyü ortadan kaldırırız’ demek suretiyle, oy almak kolay. Bırak, benim halkım, benim Kürt kardeşim de kendi iradesiyle oyunu kullansın bakalım o zaman kaç tane oy alacaksın. İşte onurlu oy, o oydur, eğer alabiliyorsan ama şu anda aldığın oyun kıymeti harbiyesi yok, çünkü bu oy, şaibeli oy” diyor.
Doğru söylüyor ama bahsettiği durum, seçimleri ve referandumu iptal gerekçesidir!
Vatandaşın silah zoruyla oy verdiğini Başbakan söylüyorsa, o ülkedeki seçime seçim denilebilir mi?

* * *


CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ı kastederek “Hukuk fakültesinde bile okumadın. Sayın Kılıç, öyle anlaşılıyor ki hukukun Haliç bölümünde yaşıyor, kokulara alıştı” dedi. Yine Sadullah Ergin’e “Bu ülkenin talihsizliği ne? Ali Dibo’cudan Adalet Bakanı olur mu?” gibi ağır sözler söyledi ama hiçbir şey olmamış gibi bu kişiler görevlerine devam ediyor.
Üstelik, Anayasa Mahkemesi ve HSYK’nın AKP’nin kurumları haline getirilmesine Avrupa Birliği de “reform” diyor.
Kılıçdaroğlu, Brüksel’de, değişiklikleri destekleyen Avrupa Birliği temsilcilerine “Bunlar reformsa önce siz uygulayın” dediğini anlattı ve “Yargıyı, yürütmenin emrine vermek ne zamandan beri reform oldu?” diye sordu.
Avrupa Birliği, Türkiye’de demokrasiyi değil, Tayyip Erdoğan düzenini destekliyor. Çünkü, Tayyip Erdoğan, dini kullanarak Türkiye’nin milli birliğini parçalıyor. Bu da Avrupa’nın işine geliyor!

Yazarın Diğer Yazıları