AKP’nin vadesi doldu mu yoksa?
Melih Aşık’ın köşesinde okudum. Geçenlerde DHA muhabiri Emre Baylan, TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’in, Antalya’nın Döşemealtı İlçesi Ayanlar Mahallesini ziyareti sırasında yaşan bir olayı haber yapmış. Şahin, muhtarın, kendisinin adının mahallede bir caddeye verilmesi yönündeki isteğini, “Yok istemem. İleride Sezen Aksu gibi yaparlar. İstemem” diyerek geri çevirmiş.
Demek, AKP’nin gideceğini Mehmet Ali Şahin de anladı!
AKP’nin ne zaman gideceği konusunda “ileride” diye bir kabul var ama bakarsınız o vade aniden doluvermiş!
Gerçi AKP döneminde Türkiye’nin bir zamanlar en güvenilir kurumu olan ÖSYM bile mahvedilmiştir. Polis sınavları ile başlayan sahtekârlık bütün sınavlarda devam etti ve milyonlarca gencin istikbali ile oynandı. Şimdi birileri, bu hırsızlığı gizlemek için olağanüstü çaba sarf ediyor ama Türkiye gerçeği biliyor.
Bu adaletsizlik daha ne kadar devam edebilir.
* * *
AKP’nin vadesinin ne zaman dolacağına dair, Arap dünyasından bir tahmin var.
AKP’nin gideceğini sadece Mehmet Ali Şahin anlamadı. Araplar adına düşünce geliştirenler de AKP iktidarı ile ilişkileri sorgulamaya başladı.
Birleşik Arap Emirlikleri’nde yayımlanan el Halic gazetesinden Mahmut el Rimavi, referandumu incelediği yazısında, “AKP’ye karşı çıkanların sesi bu defa eskisinden çok daha net ve yüksek. Ayrıca bunların oranı da yüksek. Arap dünyasında bazı kişilerin yansıttığı gibi AKP artık sahada tek başına değildir. Bizlerin, durumu böyle görmeye meyilli olmamızın sebebi, tekelcilik gerçeğini kabullenmemizden ve bütün ümitleri tek bir kurtarıcının eline teslim etmemizden kaynaklanıyor” diyor.
Rimavi Arap dünyasını AKP konusunda uyarıyor:
“AKP’nin daha önce elde ettiği rahat ve ezici zaferler artık mümkün değil ve her şey siyasi hayatın bütün alanlarında olduğu gibi nispi olmuştur. Bunun anlamı şu: Şartlar müsaade ettiği için meşru bir şekilde tek başına iktidar olan parti, yakın bir zamanda rakibi olan partilerle koalisyon kurmaya davet edilecek. Bu sebeple Araplar, Türkiye’nin dış politikasında yakın bir zamanda değişikliklerin olacağını tahmin etmelidirler.
Haklı Arap davalarını destekleyen AKP’nin, kendi ülkesinde tek siyasi taraf olduğu izlenimini yaymak, Arap ve İslam dünyasının çıkarına hizmet etmez. Bu da Arapların, iç işlerine karışmaksızın Türkiye’deki diğer güçlere açılım yapmasını ve iletişimde bulunmasını gerektirir.”
Kısacası Rimavi diyor ki, “Sadece AKP ile iyi ilişkiler kurmak Arap dünyasını ileride yalnız bırakır. CHP ve MHP gibi partilerle de iletişim kuralım.”
* * *
Esasen AKP, milli bir parti değildir. Parti programını CFR denilen kuruluş gizli bir memorandumla göndermiştir. Bu da Anayasa’ya ve Siyasi Partiler Yasası’na aykırıdır.
8 yıldır bu konuya belgesiyle gündeme getirdiğim halde, Tayyip Erdoğan bu konuda tek bir açıklama yapamamıştır.
AKP, meşruiyetini dışarıda aramış, hatta üst düzey bir AKP’li Birlik Vakfı’nda bir soru üzerine yaptığı açıklamada, “Bizim yaptığımız, Ankara’nın şerrinden Brüksel’in şefaatine sığınmaktır” diyebilmiştir.
Denilebilir ki “AKP, madem meşru bir parti değil, halkın yüzde 58’inin oyu da mı meşru değil?”
Birincisi, ben bu sayım sonuçlarına güvenmiyorum. Seçmen sayısı, üç yıl içinde 6 milyon arttırıldı. Yani ölülere de oy kullandırılmış olabilir. Yüksek Seçim Kurulu seçmen listesini, CHP ve MHP’ye vermelidir.
İkincisi, gerçekler oylanmaz. Hakim ve Savcıları hükümetin emrine vermek oylanmaz.
AKP, Türkiye’de bölünme endişesinin adıdır artık.