AKP’nin İmamoğlu sınavı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1994’te yüzde 25,19 oy ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi. Bunda en etkili olan faktör ise sosyal demokratların kendi aralarında bölünmesi oldu.
Seçime SHP, DSP ve CHP olarak ayrı ayrı adaylarla girdiler. Bu üç partinin seçimlerde aldığı toplam oy ise 34,08 idi oysa ki. Kısacası demokrat solcuların kendi aralarında bölünmesi, Erdoğan’ın işine yaramıştı.
Seçimlerin üzerinden 3 yıl geçmişti ki dönemin İBB Başkanı Erdoğan, Siirt’te bir açık hava toplantısında şu şiiri okudu:
“Minareler Süngü, Kubbeler Miğfer / Camiler Kışlamız Müminler Asker / Bu İlâhi Ordu Dinimi Bekler / Dillerde Tevhit Allahû Ekber”
1999 yılına gelindiğinde ise Erdoğan’a bu şiir okuduğu nedeniyle "halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği" gerekçesiyle 10 ay hapis cezası verildi.
Pınar Hisar Cezaevi’ne konulan Erdoğan, 4 ay 10 gün sonra tahliye olduğunda ise artık “mağdur”du.
Bu tarihten sonra Erdoğan neredeyse tüm siyasi politikasını bu hapis cezası üzerine kurgularken aradan geçen 23 yıla rağmen halen “mağdur edebiyatı”nı uygulamaya devam ediyor.
Erdoğan’a sadece okuduğu bir şiir nedeniyle verilen ve 4 ay 10 gün cezaevinde kalmasına neden olan bu ceza neye yaradı?
Erdoğan’ı daha çok güçlendirmekten, parti kurup başbakan olmasından, cumhurbaşkanı seçilmesinden başka neye yaradı?
İfade özgürlüğü olan bir ülkede böyle bir ceza ve böyle bir cezanın üstüne kurulan siyasi ikbal olabilir mi?
Peki bugüne gelelim…
İmamoğlu, Erdoğan’ın cezaevine girmesinden tam 20 yıl sonra AKP’nin adayı Binali Yıldırım’a karşı İstanbul seçimlerini eze eze kazandı.
Peki geçmişte mağdur edildikleri üzerine siyasi politikalarını kuran bir parti olan AKP ne yaptı?
İktidar gücünü kullanarak seçimleri iptal ettirdi. İptal ettirdi de ne oldu?
İlk seçimi 13 bin 729 oyla kazanan İmamoğlu, ikinci seçimi 806 bin 14 oy fark ile kazandı. Yani seçimi eze eze aldı.
Peki seçimin iptal edildiği süreçte neler yaşandı?
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu İmamoğlu’yla ilgili aynı şu ifadeleri kullandı:
“Avrupa Parlamentosu’na gidip, Türkiye’yi gidip şikayet eden ahmağa söylüyorum. Yazıklar olsun bu milletin sana verdiğine. Kursağından geçenlere yazıklar olsun”
Peki İmamoğlu, Soylu’ya nasıl cevap verdi? Aynen aktaralım:
"31 Mart’ta seçimi iptal edenler ve dünyada, Avrupa’da, onların gözünde nereye düştüğümüz noktasında, o olan şeylere, biten şeylere baktığımızda, tam da işte 31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır. Önce ona bir odaklansın"
Bu söz “İmamoğlu, YSK üyelerine hakaret etti” diye yorumlanıp İmamoğlu hakkında hapis ve siyasi yasak talebiyle dava açıldı.
Tarih tekerrürden mi ibaret yoksa?
Peki gücü elinde bulunduran siyasi erke soralım bakalım?
İmamoğlu’na verilecek bu ceza İmamoğlu’nun siyasi istikbalini mi açar yoksa onun siyaset yapmasını mı engeller?
Bence 2019 yılında Millet İttifakı’nın adayı olarak arkasına aldığı rüzgarı devam ettirmek için İmamoğlu ellerini açmış dua ediyordur ceza versinler diye.
Neden mi?
Çünkü İmamoğlu, seçildikten sonra karşı mahallenin de oyunu almak adına kendi mahallesini ona küstürecek birçok hata yaptı..
İstanbul en felaket kışlarından birini yaşarken, İstanbullu karla mücadele ederken ve üstüne üstlük meteoroloji bangır bangır günler öncesinden uyarmasına rağmen İngiltere’nin Ankara Büyükelçisiyle balıkçıda akşam yemeği yedi o akşam İmamoğlu.
Üstüne bu görüşmeyi şu sözlerle savundu:
“19 saat boyunca sahadan ve AKOM’dan karla mücadeleyi yönetirken, 1 saatlik yemek molam bile konuşulur oldu”
İstanbullu sel felaketiyle boğuşurken soluğu Bodrum’da alan İmamoğlu, bu sefer de kendini, “Benimle uğraşmaya, bana tuzak kurmaya devam edecekler. İBB''de tek adamlık asla olmayacak” sözleriyle savundu kendini.
FETÖ’nün Ergenekon Balyoz kumpaslarını destekleyen Atatürk’e “diktatör” diyen Nagehan Alçı’yı Karadeniz gezisine dahil etmesine, üstüne aracına alıp gazetecilerle beraber çektirdiği fotoğrafa dahil etmesine tepki gösterenlere “Vız gelir tırıs gider. Hiç umurumda değil" şeklinde cevap verdi.
Peki Atatürk’ün ölüm yıldönümünde 10 Kasım Atatürk’ü Anma Günü’nde eşiyle dans etmesiyle tepki çeken İmamoğlu bu durumu nasıl savunacak acaba?
Merakla bekliyoruz? Onu eleştirenlere yine parmak mı sallayacak?
Seçildiğinden beri Cuma namazına gitmesiyle, iftar ve sahur sofralarında vatandaşlarla bir araya gelmesiyle, ailesinin Demokrat Partili olduğunu sürekli vurgulamasıyla gündeme gelen ve her kesime göz kırpan İmamoğlu’na siyasi ikbal için tek gereken herhalde bir hapis cezası kaldı.
Bekleyip göreceğiz bakalım AKP’nin bu büyük sınavı nasıl sonlanacak…
İmamoğlu kendisine verilecek bir hapis cezasıyla daha da mı güçlenecek yoksa bundan mahrum mu bırakılacak?