AKP'nin etnik takıntıları ve Yeni Osmanlıcılık
AKP’nin Kürt açılımını anlatmak üzere hazırlayıp teşkilâtına dağıttığı kitapçıkta, Osmanlı modeli örnek gösterildi. Cumhuriyet’in haberine göre kitapçıkta, Osmanlı’da “kesret içinde vahdet” denildiğine, bunun “çokluk içinde birlik” anlamına geldiğine dikkat çekildi ve “Demokratik toplum gökkuşağı güzelliğinde toplumdur. Yok saymak, inkâr etmek doğru değildir” ifadeleri kullanıldı.
Kitapçıkta, “Demokratik açılımın amacı, ötekileştirilmiş vatandaşlarımızın devlete, millete ve cumhuriyete mensubiyet duygularını güçlendirmektir. Ortak özelliklerimiz aynı zamanda bizi biz yapan özelliklerimizdir, tek millet olmak, tek ırk olmak anlamına gelmez. Millet, ortak bir vatanı, ortak bir geçmişi, ortak bir gelecek tasavvuru olan insanların gönüllü birlikteliğini ifade eder. Birçok etnik unsur bir araya gelerek bir milleti oluşturabilir” görüşlerine yer verildi.
Böylece AKP’nin millet anlayışı, biraz daha netleşti. Elbette tek millet olmak, tek ırk olmak anlamına gelmez ama Türkiye Cumhuriyeti halkı, birçok etnik unsurun bir araya gelerek oluşturduğu bir millet de değildir. Türk Milleti, kaderini kendisi ile birleştirmiş olan etnik gruplara vatanında yer göstermiş, bağrına basmıştır. Gerçek budur.
Eğer AKP’nin görüşleri kabul görürse, Türk Milleti, Tayyip Erdoğan’ın her konuşmasında iddia ettiği gibi, etnik unsurlardan biri haline gelir! Bu da Türkiye’yi Türk devleti olmaktan, milli devlet olmaktan çıkarır.
Bu topraklarda egemenlik kayıtsız şartsız Türk Milleti’nindir.
* * *
Daha geçen gün, Prof. Dr. Halil İnalcık, “Biz Osmanlı değiliz. Osmanlı azınlıkların üzerindeydi. Aynı şeyi biz yapalım olamaz. Milli bir devletiz. O bir imparatorluktu. Sultanın hâkimiyetini kim tanırsa, tebası oluyordu. Bu bunalım çok kötü neticeler verebilir” diye uyardı ama Tayyip Erdoğan’ın bilimsel gerçeklere aldırdığı yok.
O, Büyük Orta Doğu Projesi’nin eş başkanı olarak, bu projeyi “Osmanlı misyonu” gibi göstererek Orta Doğu’da Amerikan politikalarını uyguluyor. Biz bu durumu defalarca gündeme getirdik ama artık dış basın da farkında.
İspanya’nın El Pais gazetesinin 17 Kasım 2009 tarihli sayısında, Juan Carlos Sanz, “Türkiye’nin yeni diplomasi stratejisinin mimarı, Ahmet Davutoğlu Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihinden siyasi ve ekonomik çıkar sağlamaya çalışan ’Neo-Osmanlıcılığı’harekete geçirdi” diye yazıyor.
* * *
Financial Times gazetesinde Roula Khalaf ise “Ankara, Orta Doğu’nun değişen düzeninde merkezi bir rol arıyor” başlıklı yazısında Dubai’deki Emirates Üniversitesi’nde siyasi bilimler profesörü olan Abdülhalik Abdullah’ın “Artık yeni bir oyuncumuz var: Türkiye. Arap kamuoyunun sevgisini kazandı ve rol model haline geldi” sözlerini hatırlatıyor.
Khalaf, Beyrut’taki Carnegie Ortadoğu Merkezi Direktörü Paul Salem’in “Mevcut güç ve politikaların hayâl kırıklığı yarattığı bir dönemde Türkiye, liderlik rolüne adaylığını koymak için iyi bir konumdadır. Türkiye, Orta Doğu’da moderniteye entegre olan tek ülke. İran, Mısır ve diğer Arap ülkeleri gelecek vaad etmiyor. Bu, Orta Doğu’da Türkiye devrinin başlangıcı olabilir” görüşünü öne çıkarıyor.
Bu demektir ki Türkiye’yi yeni Osmanlıcılığa teşvik eden Financial Times’ın sözcülüğünü yaptığı Batı sermayesidir.
Büyük Orta Doğu projesini, Türk halkına Osmanlıcılık diye sunmanın sebebi ise iç kamuoyundaki tepkileri bu koz ile frenlemektir.