AKP, hangi gizli ittifak üzerine kuruldu?
AKP’nin ekonomik politikasının, tamamen satıp savmaya dayandığını hep birlikte görüyoruz. Üstelik satarken daha çok yabancı yatırımcı lehinde davranıyor, Murdoch, Ofer veya Soros gibi Yahudi sermayedarlar ile gizli-açık görüşmeler yapıyor. Biliyorsunuz Erdoğan, Ofer ile görüşmesini önce saklamış sonra itiraf etmişti. Peki ülkenin stratejik ekonomik kuruluşlarını neden satıp savıyorlar?
Gerçi sorunun cevabını, bir AKP yöneticisi, “Ankara’nın şerrinden Brüksel’in şefaatine sığınmak” olarak ifade etmişti ama bu konuda daha net bir tespit var.
* * *
Yaşar Canca, bize gönderdiği “AKP’nin ekonomideki liberal politikalarının gizli sebebi!” başlıklı yazısında bu durumu inceliyor:
“Bilindiği gibi Osmanlı’da ekonomik hayat, şehirli azınlıklar ve dinî grupların elindeydi. Her iki grup, vergi ve askerlikten muaftı. Türkler cepheden cepheye koşarken, çocukları aç ve sefil sürünürken bu azınlıklar, fırsatçılığı da işin içine sokup günden güne zenginleşti ve devlete borç verir hale geldi.
Gazi Mustafa Kemal Paşa, bu durumu en iyi bilen kişiydi ve müdahale ederek önce tekke ve zaviyeleri kapatıp bu grubun sermayelerini ellerinden alarak, azınlıklar için de sıkı ekonomik kanunlar çıkardı.
Şehirli azınlıklar bu durumdan fazla etkilenmedi, hatta daha da kârlı çıkmaya başladı. Çünkü o zaman Türkiye’de bu gruplara alternatif olabilecek yerli sermaye yoktu. Gazi Mustafa Kemal, Kamu İktisadi Devlet Teşekküllerini kurdurup, bu azınlıkların karşısına ekonomik olarak devleti çıkardı.
Bilindiği gibi Özallı yıllarda bu azınlık grup, intikamını almaya başladı; KİT’ler özelleştirme kapsamına alındı, bazıları kapatıldı ve nihayet ekonomik krizler vasıtasıyla Gazi Mustafa Kemal’in halka verdiklerini tek tek geri aldılar.
Bu şekilde 90’lı yılların ortasına geldik ve Osmanlı’nın diğer mirasçısı olan dini organizasyonlar da sermaye grubu olarak ortaya çıkmaya başladı. Sermaye sahibi azınlıklara ‘siz hakkınızı aldınız sıra bizde’ dediler. Azınlık sermayedarları siyasi İslâmcıları da aralarına kabul etti. Çünkü bu grubun yöneticileri ya AB’den ya da ABD’den en üst düzeyde ekonomik ve siyasal destek alıyordu.
İşte AKP iktidarı bu ilişkiler sonucu plânlandı. AKP iktidara gelir gelmez devletin en önemli KİT’leri hemen satışa çıkarıldı, sonucu belli ihaleler yapıldı.
Şimdi bu sürecin de sonuna yaklaşılmaktadır. Kendisini siyasi İslam diye tanımlayan dini gruplara sermaye aktarımı tamamlanmak üzeredir.
Peki bundan sonra ne olacak? İşte işin püf noktası da burasıdır. Çünkü sermaye aktarılan siyasi İslamcıların çoğu, giriştikleri işleri ilk defa yapıyor, iktidar gücüyle işlerini götürüyor. Fakat Çin tehlikesi de dikkate alındığında ekonomik göstergeler bu işin daha fazla sürdürülemeyeceğini ortaya çıkarıyor. Yakın bir tarihte bu grupların korunması için AKP iktidarı, yeniden korumacı ekonomik politikalara dönecektir. Bu duruma yılların milliyetçileri de şaşıracaktır. ‘Sermaye milliyetçiliği yapmayın’ diyen Başbakan Erdoğan, o zaman en hararetli milliyetçi kesilecektir.”
* * *
Tabii, sürdürülen ekonominin sıcak para ihtiyacı da satışların gerekçelerinden biridir. Yine sözde İslâmi gruplar ile azınlıklar, tam bir ittifak içindedir ve dinlerarası diyalog çabaları bunun açık göstergesidir. İttifakı sağlayan CFR adlı kuruluştur!
Biz “İrtica diye gürleyenler, vatan satılırken niçin sessiz?” diye sorarken işte bu durumu anlatmaya çalışıyorduk.
Laiklik, türban, irtica tartışmaları, hatta PKK terörünün arkasında işte bu büyük sermaye değişimini örtbas etme niyeti vardır. Hepsi önceden plânlanmıştır. Burada türban veya laiklik tartışmaları uyutmak amaçlıdır. Halk, “Dindar Cumhurbaşkanı” sloganına inanarak AKP’ye yüzde 47 oy verirken, ülke elden gitmiştir!