Aday!
Türkiye, uzun yıllardır normal seçim geçirmiyor… Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin de gerginlik içinde geçeceğini tahmin etmek zor değil… Çünkü iktidarda kalmayı, ‘düşmana karşı savunma’ olarak gören ve bu ruh hâlini kemik seçmen kitlesine de kabul ettiren bir siyasî anlayış söz konusu…
Ayrıca ‘aday belirleme, kampanya ve sandık günü’ aşamalarının çok da centilmence geçmeyeceğini öngörmek kehanet sayılmaz… Ülke, şartların eşit olduğu düello türü siyasî mücadeleleri çoktan unuttu… Pusu, komplo, orantısız güç kullanımı ve kamu imkânlarının seferber edilmesi, siyasetimizin inkâr edilemez gerçekleri artık…
***
İktidar, kendince haklı olarak Millet İttifakı’nın bir an önce Cumhurbaşkanı adayını açıklamasını bekliyor… Bunu yaparken de ‘tahrik etme’yi, hemen açıklanmıyor oluşunu ‘olumsuza yorma’yı ve bu olumsuzluğu ‘ittifak içi çekişmelere bağlama’yı ihmal etmiyor…
Muhalefet ise bu anlamda tedbirli davranıyor… Adayı erkenden açıklayarak, onun hedef hâline getirilmesinden, ittifak içinde adaylık hayali kuran başka isimlerle rekabete düşmesinden ve ittifak içinde yarıklar oluşmasından çekiniyor…
Açıkçası muhalefet, adayın ‘muhtemel yıpranma/yıpratılma süreci’ni mümkün olduğunca geciktirmeyi düşünüyor… Toplumun gündemini, bugüne kadar hiç olmadığı derecede ekonomik bunalım kaplamışken, muhalefet, adayın ismi üzerinden yapılacak tartışmalarla bu gündemin gölgede kalmasını istemiyor… Bu anlamda doğru strateji izliyor…
***
2018 seçimleri öncesinde Abdullah Gül’ün adaylığı ortaya atıldı… Gül, adının konuşulduğu uzunca süre, onaylamak veya reddetmek adına hiç sesini çıkarmadı… O süreçte muhalefetten de ‘olmaz’ diyen pek çıkmadı…
Gül’ün adaylığı, zihinlerde ‘olgunlaşma’ya bırakılmışken, tuhaf bir ziyaret gerçekleşti… Nisan ayının sonuna doğru, dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve Cumhurbaşkanlığı Danışmanı İbrahim Kalın, Gül’ün Ayazağa’daki ofisine helikopterle geldiler, 3 saat görüştükten sonra ayrıldılar…
İçerik hiçbir zaman tam açıklanmadı ama sonuç kısa sürede anlaşılacaktı: Gül’ün ‘ilân edilmemiş’ adaylığı son bulmuştu!.. 28 Nisan 2018’de basına açıklamalarda bulunan Abdullah Gül, ‘isminin bilgisi dışında Saadet Partisi tarafından gündeme getirildiğini, ancak bu konuda bir mutabakat olmadığını, kurucusu olduğu AK Parti’nin değerlerini onaylamaya devam edeceğini’ duyurdu…
Gül, açıklamaların sonunda basın mensuplarının soru sormasını kabul etmedi… ‘Polemik olmasın’ gerekçesiyle!..
Ülkede ‘siyasete hükmetme biçimi’ artık böyleydi ve muhtemelen önümüzdeki seçimlerde de aynı teknikler devreye girecek… Muhalefetin tedbirli duruşunu biraz da buna yormak gerekiyor…
***
Normal şartlarda iktidar, hiç olmadığı kadar kaybetmeye, muhalefet ise hiç olmadığı kadar kazanmaya yakın… Muhalefet bloğunda fahiş bir hata yapılmadığı sürece tabii…
Çünkü iktidar, kendisine sürekli avantaj sağlayan ‘eski dönem-yeni dönem karşılaştırması’ndan önümüzdeki seçimlerde yararlanamayacak gibi… ‘Eskiye ait’ diye pazarlanan ‘kötülükler’in neredeyse tamamı siyah-beyaz ekran görüntüleri olmaktan çıkmış, günümüzün bir gerçeği kesilmiş durumda… Zamlar, kuyruklar ve adaletsizliğin yol açtığı uçurumlar, her seçimi kazandıran büyüyü, yani ‘eski dönem-yeni dönem karşılaştırması’nı artık pek kullanılamaz hâle getirdi…
Cumhurbaşkanlığı’nın, geçmişe göre ‘nispeten daha kolay ulaşılabilir’ bir hedefe dönüşmüş olması, tabii ki bu işi sektöre dönüştürmek isteyenler açısından cazibeyi arttırıyor… Kendilerince ‘aday pazarlayan’ bu tipteki gri siyasetçilere rağmen muhalefetin, tahrike kapılmadan ve gaza gelmeden, son derece dengeli ve soğukkanlı hareket ettiğini ifade edebiliriz…
‘Adayın ismi’nden daha çok ‘adayın özellikleri’ne odaklanan muhalefetin, potansiyel adayda üç özellik üzerine yoğunlaştığını ve epeyi mesafe aldığını söyleyebiliriz: Aday olabilmek… Seçilebilmek… Yönetebilmek…
Zamanı geldikçe, bu konuda şimdilik ‘kısmen’ yazdığımız bilgi, tahmin ve yorumlarımızı paylaşmaya devam edeceğiz…