Adalet için siyaset (!)

Hukukta esastan önce geldiği savunulan usul yönünden, nereden tutsanız elinizde kaldığı aşikar olan bir yargılamanın sonunda, haklarında hepsi değişik oranlarda ve fakat her biri ayrı ayrı orantısız olan cezalara çarptırılan Gezi sanıklarıyla ilgili şöyle savunmalara denk geliyorum:

- Siz onu hapsediyorsunuz ama o başörtüsü yasağına karşı durmuştu!

- Siz onu hapsediyorsunuz ama o Ak Parti''ye açılan kapatma davasına karşı durmuştu!

- Siz onu hapsediyorsunuz ama o darbecilere karşı durmuştu!

- Siz onu hapsediyorsunuz ama o vesayete karşı durmuştu!

*

Böyle saçma iş mi olur Allah aşkına?

"Üniversitede başörtüsü yasağına direnmek" diye "masumiyet karinesi" mi olur?

*

Sorsanız, hukuk üstün olsun istiyorlar.

Yargı bağımsız olsun.

Siyaset adaletin üstünden elini çeksin.

Gelin görün ki, bunu isterken bile "hukuken haklı olduklarına inandıkları" ve "hukuksuzluğa uğradıklarını savundukları" bir davanın sanıklarını, iktidar nazarında makbulleştirmeye girişiyorlar illa bir yerde.

"Cici" gösterici mektuplar yolluyorlar…

Dönüyorlar dolaşıyorlar, araya illa bir "Beraber yürümüştünüz siz bu yollarda" mesajı sıkıştırıyorlar.

Adalet için siyaset!

Yahut bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!

TECELLİSİ EN ZOR ŞEY ADALET BU ÜLKEDE…

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi''nin açıkladığı Gezi Davası hükümlerine gösterilen tepkinin taçlandığı cümlelerden biri de şu:

- Erdoğan iktidarı bu kararla anılacak!

*

Aralarında ordu ve kuvvet komutanlarının da bulunduğu 367 TSK mensubunun yargılandığı, Yargıtay''ın önce kararların bir bölümünü bozduğu, Anayasa Mahkemesi''nin toptan hak ihlali olduğuna karar verdiği, yeniden yargılama sonucunda bütün sanıkların beraat ettiği, ikinci Yargıtay safhasında beraat etmiş sanıklardan 7''si hakkındaki kararın düşürüldüğü, kimi komutanların mezara tahliye edildiği, devletin, yüzlerce askerine toplamda milyonlarca lira tazminata mahkum edilerek büyük zarara, ordunun terfi sıralaması alt üst edilerek, geleceğin genel kurmay başkanları ve kuvvet komutanları tasfiye edilerek daha da büyük zarara uğratıldığı Balyoz hiç vurulmamış sayılacak…

*

Sanıkları arasında Danıştay saldırısının katillerinin de, organ nakli konusunda dünyanın sayılı cerrahlarından olan Mehmet Haberal''ın da yer aldığı, "suç örgütü lideri" diye anılan Sedat Peker''in de emniyet müdürleri Adil Serdar Saçan''ın da, "Drej Ali" lakaplı Ali Yasak''ın da Hanefi Avcı''nın da, Susurluk hükümlüsü Sami Hoştan''ın da, İlhan Selçuk, Tuncay Özkan, Güler Kömürcü, Hikmet Çiçek, Adnan Bulut, Merdan Yanardağ gibi gazetecilerin de, Türkiye Cumhuriyeti''nin 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ''un da, eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur''un da, eski Genelkurmay İstihbarat Dairesi Başkanı İsmail Hakkı Pekin''in de, eski MGK Genel Sekreteri Tuncer Kılınç''ın da, İstanbul, Uludağ, İnönü, 19 Mayıs gibi deve dişi gibi üniversitelerin rektörlerinin de, hayatın olağan akışı içinde yan yana gelmesi mümkün olmayan envai çeşit görüşten, taraftan, camiadan kişinin de yer aldığı "Ergenekon" etiketli torba davadaki hak ihlalleri hiç olmamış sayılacak; Kuddusi Okkır''ı, Türkan Saylan''ı, İlhan Selçuk''u, Ali Tatar''ı, Uçkun Geray''ı ve daha onlarca insanı bu dava öldürmemiş, böylesi bir katliam yaşanmamış…

*

Müyesser Yıldız, sapkın bir fantezinin kurbanı gibi birilerinin canı sıkıldıkça hapsedilmemiş; keza Barış''lar, keza Murat Ağırel, Soner Yalçın, Sedef Kabaş, şimdi hangi akla vicdana sığmaz yorumlara imza atıyor olursa olsun Nedim Şener; "gazetecilik" en ağır cezalarla ıslah edilmeye çalışılan bir suça dönüşmemiş…

Kaşif Kozinoğlu, çakı gibi bir istihbaratçı olarak girdiği hücreden şaibeli bir şekilde ölü çıkmamış; bu dehlizler hiç oluşmamış…

*

Cemal Kaşıkçı''nın katledilmesinden, katledilme şeklinden, soruşturamama sürecinden, davayı nihayete erdiremeyip bizatihi katillerine teslim etme skandalı mesela olmamış…

Rahip Brunson''ı iade etme skandalı olmamış…

Sezgin Baran Korkmaz''ı iade etme skandalı olmamış…

Sedat Peker''in seri iddialarına konu karanlık ilişkiler kurulmamış, kirli işler yapılmamış…

Soma''da, Aladağ''da, Karaman''da adalet "ah"lar altında kalmamış…

*

Habur''da, teröristler incinmesin diye Atatürk portresi, Türk bayrağı indirilmemiş; pişman olmadığını söyleyen PKK''lılara pişmanlık hükümleri uygulanmamış…

Devletin bütün kurumlarıyla, paralel bir terör yapılanmasın eline geçmesine seyirci kalınmamış, ne istedilerse verilmemiş devlet içinde devlet olanlara…

Dön en başa;

Türkiye Cumhuriyeti''nin egemenlik hakları devredilmemiş…

Yabancılara toprak ve mülk satışına gelinen noktada "beka sorunu" oluşturacak biçimde yol verilmemiş…

Sığınmacılar kanun ve kurallardan muaf yaşama hürriyeti elde etmemiş…

*

Hali hazırda, 100''den fazla amiral, içeriğinde suç içeren tek kelime bulunmayan bir basın açıklaması dolayısıyla, hukuk fakültelerinde "ders" olacak bir hukuksuzlukla mücadele etmiyor mesela…

*

İktidarın, 20 yılda, hukuk ve adalet namına tek ayıbı Gezi hükümleri!

Sadece bununla yargılayacak tarih mahkemesi!

*

Bu nasıl bir bencilliktir…

Nasıl bir kibir…

Nasıl bir mahallecilik…

Bunca tanıklığa ve bizzat tecrübe etmeye rağmen ibret almayıp da, adaletsizliği sadece kendi mağduriyetlerinde görme gafleti yüzünden tecellisi en uzak ihtimal şey adalet bu ülkede.

Yazarın Diğer Yazıları