Adalet, Gül'e de lâzım olacak!
Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi, “şüpheli” sıfatını kullandığı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “Kayıp Trilyon” davasından yargılanmasını istedi. Hukukçular kararı tartışıyor. Kimisi “Cumhurbaşkanlığı’ndan önce işlendiği iddia edilen suçtan dolayı yargılanabilir” diyor, kimisi de Cumhurbaşkanı’nın sadece vatana ihanet suçundan yargılanabileceğini belirtiyor. Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ise Cumhurbaşkanı’nın görevi süresince yargılanamayacağını ancak zaman aşımının da işlemeyeceğini söylüyor. Yani “Görevi sona erdikten sonra yargılanabilir” diyor.
Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamada ise “Cumhurbaşkanımızın sanığı olmadığı ve yargılanmadığı bir davadan dolayı bazı çevrelerce şüpheli gibi gösterilmeye çalışılması kesinlikle iyi niyetle bağdaştırılamamaktadır. Anayasaya göre Cumhurbaşkanları ‘vatana ihanet’ dışında herhangi bir suçlama ile yargılanamaz” ifadeleri kullanılıyor.
* * *
Benim bu konuda dikkatimi çeken, kararı veren mahkemenin, Cumhurbaşkanlığı tarafından “bazı çevreler” diye nitelendirilmesi ve “kötü niyetli” olarak gösterilmesidir.
Hani mahkemelerimize güvenecektik; Cumhurbaşkanı mahkemelere güvenmezse kim güvenir?
Üstelik bu tür açıklamalar, davet edilseler ifade vermekten kaçmayacak insanlar sabaha karşı eli kanlı katil muamelesi ile gözaltına alınırken de yapılmalı değil miydi?
Kimse, “Yürütme, yargının görev alanına karışamaz” ilkesine sığınmasın! İşkence altında alınmış ifadeden haberdar olunca, listedeki isimler için “Araştırılsın, suçları delillendirilsin” diyen kimdi? 2001 yılında işkence altında verilmiş ifadeye dayanarak, 2006 yılında soruşturma talimatı vereceksiniz, bu süreçte işlendiği iddia olunan darbe hazırlığı gibi bütün suçları, listedeki isimlerle bağlantılı hale getirmek için hukuka aykırı dinlemeler yaptıracaksınız, yani önce sanık bulup sonra delil arayacak ve “cadı avı” başlatacaksınız!
O zaman hukuk aklınıza gelmeyecek, vicdan aklınıza gelmeyecek, kimsede kötü niyet aramayacaksınız, bir kişi cezaevinde tedavi edilmediği için hayatını kaybedecek, bu durum karşısında bile “Türkiye bağırsaklarını temizliyor” denilecek, hiç sesinizi çıkarmayacaksınız!
Bir görevlinin işkence altında kendisine verilen isimleri söylediğini bildiğiniz halde, adı geçen insanların, yandaş medya tarafından itibarlarıyla oynanması karşısında, “Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetmek” gibi anayasal bir görev adına en küçük bir açıklama yapmayacak ama hukuk size dokunduğu zaman feryat edeceksiniz!
* * *
“Hukuk size de lâzım olacak, hukuk devletini çiğnemeyin” diyenleri, duymuyordunuz! Bakın şimdi size de “şüpheli” diyorlar, üstelik “evrakta sahtekârlık” gibi yüz kızartıcı bir suçtan bahsediyorlar!
Tabii ki üzülürsünüz, tabii ki tepki gösterirsiniz!
Yargılanmadan suçlu ilân edilen, hatta hakkında soruşturma bile açılmadığı halde medyada iftira atılan insanlar üzülmüyor mu sanıyorsunuz?
İlâhi adalet böyle bir şey işte!
ABD’nin El Kaide komplosu!
Pakİstan Devlet Başkanı Asıf Ali Zerdari, Taliban’ın CIA tarafından kurdurulduğunu açıkladıktan sonra şimdi de Aralık 2001’de Usame Bin Ladin’i yakalayıp ABD’lilere teslim ettiklerini ama Amerikan Ordusu’nun Ladin’i serbest bıraktığını söyledi.
Biz ilk günden itibaren “Taliban’ı Pentagon kurdu ve 200 komutanını eğitti. El Kaide, CIA, MI6, Mossad ile S. Arabistan ve Pakistan istihbarat servislerinin ortak yapımıdır. Usame Bin Ladin, Londra’da tedavi görmüştür. Sudan’da yakalandığı halde serbeste bırakılmıştır” derken birileri bu bilgilere “komplo teorisi” diyordu.
Gördüler mi şimdi komployu?