Adalet Bakanlığı: Amerikalı savcı yok

Adalet Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği, Gazeteci Yılmaz Polat’ın “CIA Pençesinde Açılım” kitabındaki bilgilere dayanarak yazdığım “Adalet Bakanlığı’nda Amerikalı bir savcı!” başlıklı yazımla ilgili olarak bir açıklama gönderdi. Açıklamayı aynen yayınlıyorum:

T.C.
ADALET BAKANLIĞI
BASIN VE HALKLA İLİŞKİLER
MÜŞAVİRLİĞİ
28.06.2010

Sayın Arslan BULUT
Yeniçağ Gazetesi Yazarı,
Yeniçağ Gazetesi’nin 26 Haziran 2010 tarihli baskısında yayımlanan “Adalet Bakanlığı’nda Amerikalı bir savcı!” başlıklı yazınızda, bir kitaba dayandırılan “2006 yılında Amerika ile kamuoyuna yansımayan bir anlaşma yapıldığı ve Amerikalı bir savcının Türk Adalet Bakanlığı’nda danışman olarak çalıştığı” şeklinde gerçeği yansıtmayan iddialara yer verilmiştir.
Türkiye ile birçok yabancı devlet arasında olduğu gibi ABD ile de 1980 yılında yapılmış olan “Suçluların Geri Verilmesi ve Ceza İşlerinde Karşılıklı Adli Yardımlaşma Antlaşması” yürürlükte bulunmaktadır.
Bunun dışında ülkemiz ile ABD arasında 2006 yılında herhangi bir antlaşma yapılmamıştır.
Ayrıca “Amerikalı bir savcının Türk Adalet Bakanlığı’nda danışman olarak çalıştığı” iddiası da hiçbir şekilde doğru değildir.
Kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi için köşenizde bir düzeltme yapmanızı rica eder, iyi çalışmalar dilerim.
Murat AYDIN
Basın Müşaviri

+++++

Almanlara da zekâ testi isteriz!
Alman Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Milletvekili Peter Trapp, ülkedeki göçmenlere zekâ testi yapılmasını istedi.
Yeşiller Partisi Berlin Eyalet Meclisi Üyesi Özcan Mutlu ise öneriye sert tepki göstererek, zekâ testinin milletvekillerine yapılması gerektiğini söyledi. Mutlu, “Almanya Merkez Bankası’nın bir yönetim kurulu üyesi, (Thilo Sarrazin) Türklere, Araplara ve Afrikalılara ’aptal’diyor. Şimdi de bir CDU’lu zekâ testi talep ediyor. Bunlar tehlike veren sinyaller. Bunlar ciddiye alınmalıdır” görüşünü ifade etti.
Alman hükümetinin sözcü yardımcısı Christoph Steegmans, “Bu öneri mantıklı değil. Göçmenlerin hepsinin aptal olduğunu varsaymak, tümüyle ayrımcılıktır” dedi.
Demek ki Alman hükümeti, göçmenlerin hepsinin değilse bile bir kısmının aptal olduğunu kabul ediyor!

* * *

Bir insanın zekâ seviyesini, sağlıklı bir genetik yapıdan gelip gelmediği kadar, içinde bulunduğu toplumun kültürü de belirler. Kültür yüksek seviyeli ise o iklimde yetişen insanların zekâsını da geliştirir. Türk kültürünün bu bakımdan eksiği yok fazlası vardır.
Almanlar, Balamir Han’ın 80 bin kişilik kuvvetle, 100 bin kişilik Ermanarih ordusunu yendiği günden itibaren, Atilla dönemi dahil 100 yıl Türklerin hakimiyetinde yaşamıştır. Almancada bulunan Türkçe kelimeler o zamandan kalmıştır.
Gerçi şimdi Türkler, 1960’lı yıllardan itibaren, Almanya’da işçi olarak çalışıyor. Bu durum, başlangıçta Almanların gururunu okşuyordu. Fakat emekliliği gelen Türklerin çoğu Almanya’yı terk etmedi. Alman eğitim sistemini yönetenler, Almancası zayıf olup dersleri anlamayan Türk çocuklarına geri zekâlı muamelesi yaptı. İkinci, üçüncü nesiller, okullardaki bu tür engellemelere rağmen yüksek oranda başarı gösterdi. Her meslekte öne çıkmaya başladılar. Bu da kıskançlığa sebep oldu. Doğu Almanya ile birleşmeden sonra ekonomi sarsılıp işsizlik başlayınca, gözlerine göçmenleri kestirdiler. Almanlar dururken yabancılara iş vermek zorlarına gidiyordu. Bu sebeple zekâ testi uygulamak gibi öneriler geliştirmeye başladılar.
Madem o kadar ısrarlılar, Türklerle beraber Almanlara da zekâ testi yapılsın ama test sorularını tarafsız bir millet, meselâ Japonlar hazırlasın!

Yazarın Diğer Yazıları