Abdullah Gül, Türk Milliyetçilerini neden davet etmiyor?
Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı seçildi seçileli, gerek Çankaya Köşkünde verdiği davetlere gerek yurt içi ve yurt dışı gezilerine, bugüne kadar Türk Milliyetçisi olarak bilinen tek bir gazeteci veya fikir adamı davet etmedi.
Oysa Anayasaya göre Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer.
Bu ifade, Anayasada Cumhurbaşkanının tarafsızlığı başlığı altında kullanılmıştır.
Türk Milliyetçiliği ise Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluş felsefesidir.
Anayasanın başlangıç ilkeleri ve ilk üç maddesi, Türkiyenin bir milli devlet olduğunu gösterir. Cumhurbaşkanı da görevine başlarken, üzerine aldığı görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücüyle çalışacağına, Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusu ve şerefi üzerine ant içer.
Anayasaya göre Türkiyenin bir numaralı Türk milliyetçisi, Cumhurbaşkanı olmak durumundadır.
* * *
Peki Gül, neden Türk Milliyetçilerine tavır koyuyor? Buna hakkı var mıdır? Çankaya Köşkü veya devletin uçakları, şahsi malı mıdır?
Şu işe bakın, davet edilen gazeteciler, televizyonda Çankayada görüşürüz muhabbeti yapıyor... Bir süre önce de 29 Ekim resepsiyonuna davet edilen şarkıcı Hadisenin 29 Ekimde Belçikada işimiz var; o yüzden rica etsek acaba Cumhurbaşkanı, resepsiyonu 30 Ekime kaydıramaz mı? dediği yazılıp çizildi.
Diyeceksiniz ki, Devletin ülkesiyle ve milletiyle bölünmesi, parçalanması söz konusu. Hatta bu konuda en ciddi uyarıları siz yazıyorsunuz. Bu resepsiyon o kadar mı önemli?
Biz öyle Cumhurbaşkanı veya Başbakan peşinde gezmek meraklısı, eklembacaklı gazetecilerden değiliz. Kimseden şahsımız adına bir davet beklediğimiz yoktur. Fakat, Abdullah Gülün, Türk Milliyetçisi gazetecilere karşı bu tutumunu buradan Türk halkına duyurmak ve yetti artık demek durumundayız!
* * *
Evet, Abdullah Gülün Cumhurbaşkanı olmadan önce Ne mutlu Türküm diyene sözünü dağlara taşlara yazdılar. Bu ilkelliktir ve aşılacaktır dediğini biz yazdık.
Evet, Abdullah Gülün, 1996 yılında CIA ajanı Graham Fuller ile Refah Partisi İstanbul İl Başkanlığında gizli bir görüşme yaptığını biz yazdık.
Evet, Abdullah Gülün Exeter Üniversitesi ile olan ve sanki bir mütevelli heyeti üyesi gibi devam eden garip ilişkilerini biz yazdık.
Evet, ABD Dışişleri Bakanlığının İnternet sitesinde, Bizim bursumuzla yetişen devlet ve hükümet başkanları başlıklı listede Abdullah Gülün de yer aldığını ayrıntıları ile biz yazdık.
Böylece, İngiltereye gönderilirken kendisine verilen İlim Yayma Cemiyeti bursu nun, aslında ABD Dışişleri Bakanlığının parası olduğunu biz ortaya çıkardık.
Peki bütün bunları, öğrendiğimiz halde yazmasa mı idik?
* * *
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra, Abdullah Gül, ettiği yemine sadık kalmalıydı. Ancak bugün görüyoruz ki Cumhurbaşkanı olduğu ülkesinin bir ilinde sanki yabancı bir ülkeye gitmiş gibi dört ayrı dilde pankartlarla karşılanıyor! Kendisi, Kürdistan ifadesini kullanmak suretiyle,
Kuzey Irakta ABD ve Türkiyeyi yönetenlerin Çekiç Güç organizasyonu ile kurduğu oluşuma, Türkiyenin Güneydoğusunu da ekleyerek Büyük Kürdistanı kurma peşinde olduğunu açıklayan Barzaniye destek verirken biz susacak mıydık?
İşte dün sabah Başbakanlık da aynı ifadeyi sehven kullanmış!
Hüsamettin Cindorukun Sayın Gül, önemli ölçüde taraf, her tayinde, her kararda AK Parti çıkarlarını düşünüyor ve AK Partinin eş başkanı gibi tespitlerinin de ışığında Abdullah Gülün davetini; Recep/siyon olarak tanımlamak gerekir.
Yalnız; devleti kuran irade Çankayanın da gerçek sahibidir; bunu kimse unutmasın!