Abdullah Gazi ve Tayyip Bey!

Tayyip Erdoğan, sonunda tartışmayı Deniz Feneri ekseninden Aydın Doğan’a doğru kaydırmayı başardı. Başında söylediğimiz gibi olay minder dışına taştı. Deniz Feneri devrilmiş, Tayyip Erdoğan altında kalmıştı. Aydın Doğan tartışmasına tutunarak şimdilik kendisini kurtarmış görünüyor. Bundan sonra Deniz Feneri yolsuzluğunun Tayyip Erdoğan ve çevresine sıçraması halinde bu konuda kim yayın yapacak? Çünkü bu çerçevede de ciddi iddialar var. Aydın Doğan’ın geri adım atması bütün medyanın susması demektir. Çünkü medyanın yarısını Doğan grubu oluşturuyor. Diğer yarısı da Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan ve cemaat arasında paylaşılmış durumda. Bunlardan bağımsız olarak yayın yapan Cumhuriyet ve Yeniçağ var ama onlar da sınırlı bir kitleye ulaşabiliyor. Basın gücünün ticari çıkarlara alet edilmemesi konusunda ise hiçbir yasal düzenleme niyeti yok! Dolayısıyla bu alanda haksız rekabet oluşuyor.

* * *

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ise 727. Ertuğrul Gazi’yi Anma ve Söğüt Şenlikleri’nde yaptığı konuşmada, “Deniz Feneri” meselesine doğrudan girmedi, ama birlik çağrısı yaptı. Gül, “Osmanlı beyliğinin en büyük özelliği hep dışa karşı mücadele etmesi. Bu önemli bir sinerji doğurmuş. Kalpleri ve gönülleri fethederek işe başlamış. Kendi içinde hiç silâh kaldırmamıştır. Bu gerçek bugün de geçerlidir. Ne kadar enerjimizi kendi içimizde harcarsak o kadar yıpranırız. Bu asır da birlik ve beraberlik asrıdır. Kendi içimizde birbirimize düşmek asla bize yakışmaz. Farklılıklar her zaman bizim zenginliğimiz olacaktır. Birbirimize saygı göstermeliyiz” dedi.
Abdullah Gazi de Dışişleri Bakanı olarak iç meselelerle pek uğraşmadı, genel çizgileri belli olan dış politikayı takip etti, dolayısıyla Tayyip Bey gibi kavgaya girmedi. Tayyip Bey, Malkoçoğlu gibi sahada vuruştu, topladığı puanlar Abdullah Bey’i Çankaya’ya çıkardı.
Abdullah Bey, Cumhurbaşkanlığı’na bilinçli olarak hazırlanıyordu. Öyle ki çatlak ses çıkarmasınlar diye Avrasya-Bir Derneği’nin düzenlediği bir toplantıda milliyetçi aydınlar ile buluşturulmuştu. Milliyetçiler, bırakın eleştirmeyi, Abdullah Gül’e köprü oldular, Çankaya yollarını açtılar!
Dolayısıyla MHP’den Abdullah Gül’e yönelen şimdiki eleştirilerin hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur.

* * *


Gül, “Ertuğrul Gazi çok sevilen bir kişiydi. Öyle ki Bizans tarafından bile seviliyordu. Diğer beyliklerin en küçüğü fakat bir farkı var. Hep Bizans’a karşı savaşmış. Diğer beyliklerle hiç çekişmeye girmemiş. İç kavgalardan uzak kalmış. Osmanlı beyliğinin en büyük özelliği hep dışa karşı mücadele etmesi. Bu önemli bir sinerji doğurmuş. Kalpleri ve gönülleri fethederek işe başlamış. Kendi içinde hiç silah kaldırmamıştır” dedi.
İlkokulda da böyle diyorlardı, Ülkü Ocakları’nda da böyle anlatıyorlardı ama sadece Osmanlı-Karamanoğlu savaşları bile bu teorinin sadece birkaç yıl için geçerli olduğunu gösterir. Ayrıca, Timur-Yıldırım Bayezit savaşı, Yavuz-Şah İsmail savaşı, Yavuz-Tomanbay savaşı, Türkler arası savaşlar değil miydi?

* * *


Burada güçlü olan veya gücü ele geçiren “Bana tabi olun, bana güç verin ki siz de güçlü olun” diyor, mesele bu!
Gül “Aramızda tartışmaların ve anlaşmazlıkların olması tabiidir. Önemli olan bunları karşılıklı saygı içerisinde çözmektir. Bunları da meşru sınırlar içerisinde çözmek gerekir” diyor ama kendisi de meşru sınırlar içinde Deniz Feneri’ndeki yolsuzluklar için Devlet Denetleme Kurulu’nu harekete geçirirse buna katkıda bulunmuş olur!
“Dindar Cumhurbaşkanı” diye ayırımı yapanlar kendileri idiler. Şimdi Çankaya’ya çıkınca birlik çağrısı yapmak görevidir zaten. Ancak yolsuzluklara fren olmak da görevidir.

Yazarın Diğer Yazıları