65 yaş üstüne tecrit doğru mu?

Dünyada COVID-19 yasaklarına tepkiler yükseliyor. ABD'de temsilciler tarafından seçim galibiyeti onaylanan Biden'in korona virüs danışmanı Dr. Michael Osterholm, 4-6 haftalık kapanma çağrısında bulununca Washington Times yazarı, Cheryl K. Chumley, 12 Aralık 2020'de "COVID-19 zorbaları, Noel'e de gözlerini dikti!" başlıklı bir yazı yazdı.

Chumley özetle şöyle dedi:

"Yaşlıları huzurevlerine tıkıp küçük çocukları okuldan uzak tutmanın ve buna bilimsel temelli mücadele diye göstermenin ne kadar saçma olduğunu biliyoruz. Gerçek şu ki Amerika'da hâlâ Anayasa denilen bir şey var! Anayasa, ulusal çaptaki acil durumlarda bile çiğnenemez. Yaratıcımız tarafından verilmiş devredilemez bazı haklara sahibiz ve korona virüs bahanesi de bu hakları ortadan kaldıramaz.

Biden'ın danışmanı Osterholm, 'Komşularla bir araya gelmeyin. Noel partisi yok' dedi. Şuna bak!

Biz ellerimizi nasıl yıkayacağımızı biliyoruz, Washington! 'Ben kanunum' tiranlığına da ihtiyacımız yok. Biz kolektif bir toplum değiliz. Ve zorbalar zorlamaya devam ederse, yakında bu ülkedeki bireyler, Tanrı'nın verdiği bireysel haklarını korumak için hangi yolu takip etmeleri gerektiğini de öğrenecekler..."

***

Türkiye'de ise özellikle 65 yaş üstü vatandaşlara uygulanan sokağa çıkma yasağına en somut tepkiyi, Milli Merkez düşünce grubunda beraber olduğumuz, yaşayan en değerli şairlerimizden Prof. Dr. Ataol Behramoğlu gösterdi. Behramoğlu, 65 yaş üstüne uygulanan sokağa çıkma yasağının iptali için dava açtı.

Behramoğlu, yaptığı açıklamada "65 yaş üstü kısıtlamaları anayasamızın ve temel insan haklarının eşitlik ilkesine aykırıdır. Kanıtlanmış bilimsel bir gerekçesi de bulunmamaktadır. Bir grup insanı bu keyfi uygulamayla toplumsal yaşamın dışına çıkarmak, yaşama haklarını sınırlamak, haksızlıktır ve günahtır.

65 yaş ve üstü insanlar, yöneticilerin oyuncağı, deney tahtası değildir." dedi.

***

"Adana Fikir Platformu"nda yazıları yayınlanan Fikret Yücel, "Yalnızlık" başlıklı yazısında, "65 yaş üstü kişilere uygulanan kısıtlamalar, bende yalnızlık kavramını çağrıştırıyor." dedikten sonra yalnızlık çeşitlerini inceledi ve sözü "zoraki yalnızlık" kavramına getirdi. Yücel, "Tecrit edilen mahkûmlar, karantinaya alınan hastalar ve bulaştırıcılar, sokağa çıkma yasağı uygulanan yalnız yaşayan yaşlılar bunun tipik örnekleridir. Bir de, bugün Türkiye'yi yönetenlerin icadı, değerli yalnızlık veya onurlu yalnızlık var. Liyakatsiz, basiretsiz ve ihvan eksenli dış politikaları sonucunda, neredeyse bütün dünyada, özellikle de bölgesinde, Türkiye'yi yalnızlaştıran duruma taktıkları isim..." diye başka hatırlatmalarda bulundu.

***

Milli Merkez Genel Sekreteri Ufuk Söylemez ise "Garsonlar, temizlikçiler, emekçiler, taksiciler evden çalışamaz" diye yazdı ve Güney Koreli felsefeci ve kültür kuramcısı Byung-Chul Han'ın ABD'de salgın sırasında ölenlerin en çok Afro-Amerikalılarda yoğunlaştığına dikkat çekmesini ve "Paris'i, düşük gelirli kenar mahallelere bağlayan metro vagonları tıka basa doluysa, sokağa çıkma yasağının ne anlamı var? Çünkü yoksul ve emekçi kesimler yaşamak için çalışmak zorundadır ve göçmen kökenli yoksul emekçiler temastan kaçınamaz. Ama zenginler villalarına çekilebilir" sözlerini nakletti.

Türkiye'de metrolar, metrobüsler aynı durumda değil mi? Yılbaşı öncesi ve sonrası kesintisiz 80 saat sokağa çıkma yasağı da uygulanıyor... Emekçiler yine çalışıyor.

***

Bir salgın sırasında sosyal ve fiziksel temasın azaltılması gereklidir ama Chumley'in hatırlattığı gibi devletleri yönetenler, toplumun her ferdinin sahip olduğu doğal hakları ve Anayasal hakları, hiçbir bahaneyle geçici olarak da olsa yok edemezler. Hele hele idari kararlar alarak...

Yazarın Diğer Yazıları