50 yıllık İsrail işgali sona ermeli!
Şükürler olsun ki, güç de olsa Filistin’de 50 yıllık İsrail işgalinin sona ermesi için Batı’da “uyarılar” ın başladığı görülüyor.
Ne var ki, acılı topraklarda kalıcı barışın sağlanabilmesi için, Kutsal Kudüs’ün hem Müslümanlara, hem Musevilere, hem de Hıristiyanlara adilce paylaşılması gerekiyor.
Tarihe kara harflerle geçen önemli olaylar şöyle hatırlanıyor:
1987 yılında işgal altındaki Filistin topraklarında, Filistin halkının başkaldırısı “İntifada” başlıyor.
1988’de Cezayir’de bir araya gelen Filistin Ulusal Konseyi Toplantısı’nda Arafat, Batı Şeria’daki Filistin devletinin bağımsızlığını ilan ediyor.
1993 Eylül’ünde İsrail, ezeli düşmanı FKÖ’yü, Arafat da “yeminli düşmanı” İsrail’i tanıyor.
Bir yıl sonra İsrail ve FKÖ arasında Eriha Anlaşması imzalanıyor.
İsrail ordusu Gazze ve Eriha’yı boşaltıyor.
1994’te Arafat, Gazze ve Eriha’ya dönüyor.
1995 yılında Filistin Özerk Devleti kuruluyor.
Yaser Arafat Devlet Başkanı seçiliyor.
Ancak, işgal altında kalan Kudüs ve diğer bölgelerde “İntifada” ve direniş durmuyor.
Dünya, “Özerk” de olsa Filistin Devleti’ni tanırken İsrail de FKÖ’yü ve devleti yok etmek isteyenler de faaliyetlerini artırıyor.
Sabra ve Şatilla katliamları
Ariel Şaron, İsrail ordusunu yeniden özgür Filistin topraklarına sokuyor.
Arafat, Ramallah’ta 2002 yılında yeniden kuşatılıyor.
En çok da Cenin şehrindeki Filistin ölüleri, insanı dehşete düşürüyordu.
1948’de Yahudi terör örgütlerinin Filistin’deki Dar-El Yasin köyünü basıp 100 Filistinliyi öldürmelerinden, 1982 yılındaki Sabra ve Şatilla kampları katliamına kadar hepsi, Filistin mücadelesinde kilometre taşları sayılıyor.
2002’de bu kez İsrailliler, Cenin şehrindeki Filistin kampında katliam yapıyor.
Aslında, “Kenan Elleri”nde yarım asırdan fazla bir süredir kan, gözyaşı ve feryat çığlıkları birbirine karışıyor.
Zaman zaman ellerde taşınan “zeytin dalları”, çoğu kez nefret tohumlarına dönüşüyor.
Oysa, hem Filistin hem bir kısım İsrailliler kısacası herkes barış bekliyor, barış istiyor.
Acıların dinmesini belki de en çok çocuklar istiyor, barışı solumayı arzuluyor.
Barışa hasret “Kenan Elleri”nde belki de en çok kullanılan “selâm” ve “şalom” sözcükleri aslında “sulh” anlamına geliyor.
“Selam” ve “şalom” , İsraillileri ve Arapları birbirinden kesin ayırıyor, uzaklaştırıyor.
“Kenan Elleri” nin kaderinde terör ve katliamın birbirini doğurması, birbirini adeta tamamlaması kaçınılmaz oluyor.
Filistin bağımsızlık bekliyor
Ama böylesi bir trajedinin de asırlar boyu sürmesini istemeyenler gün geçtikçe çoğalıyor.
Filistinlilerin, Lübnan olaylarında 18 bin şehit ve 22 bin yaralı verdiği unutuluyor.
Belki de, Filistinlilerin 68 sene boyunca verdikleri en büyük kayıptan hiç bahsedilmiyor.
Bir de Ürdün’de “Kara Eylül” diye anılan Filistin katliamını da hatırlamak gerekiyor.
Gazze’de işlenen cinayetler şimdiden 21. yüzyıla kan bulaştırıyor.
Yani, Filistinlileri sadece Yahudiler değil, Hıristiyanlar ve ne yazık ki Müslümanların da öldürdüğü tarih yazılıyor.
Bugün Filistin’i “bağımsızlık” bekliyor.
Nitekim, Beyaz Saray Özel Kalem Müdürü Denis McDonough, İsrail-Filistin sorununun çözümünde iki devletin sınırlarının 1967 sınırlarına göre belirlenmesi gerektiğini belirterek, ‘Yaklaşık 50 yıldır devam eden işgal sona ermeli’diyor.
McDonough, İsrail-Filistin sorununun çözümüne ilişkin şunları söylüyor:
“İsrail ile bağımsız bir Filistin devletinin sınırları, karşılıklı mutabık kalınan mübadeleyle 1967 sınırları temel alınarak olmalı. Her bir devletin güvenli ve geçerliliği kabul edilmiş sınırlara ihtiyacı var ve İsrail’in güvenliğini koruyan güçlü hükümler olmalı. Yaklaşık 50 yıldır devam eden işgal sona ermeli. Filistinliler bağımsız bir ülkede yaşama ve kendilerini yönetme hakkına sahip olmalı.”
ABD Başkanı Obama’nın da bu görüşü benimsediği sızdırılırken, İsrail Başbakan’ı Netanyahu’nun bu barış girişimine karşı çıkması endişe yaratıyor.