1980’lerden günümüze kadar süren bir hikâye

İstanbul’da kahvehane geleneği ve kültürü üzerine meraklılarını bilgilendirecek ölçüde yeterince araştırma ve kitap mevcuttur. Ahmet Uysal’ın, “Ben De Çay Parası Ödüyorum” adlı kitabı da bunlara eklenebilecek bir çalışma olmasının ötesinde çok daha farklı bir kitap. Zaten bu çalışmayı her yönüyle diğerlerinden ayrı kılan da bu özelliğinden kaynaklanıyor. Kitap, genel olarak 1980 Darbesi sonrasında başlayıp günümüze kadar devam eden İstanbul Suriçi’nde bir kahvenin ve onun müdavimlerinin hikâyesini tarihe not düşüyor. Zaman değiştikçe mekânlar ve bizzat o mekânın içindeki insanlar da değişmiştir. Bu yanıyla, mezkûr kahvenin hikâyesi, biraz da Türkiye’nin son kırk yılını kapsayan bir değişimin hikâyesi. Bu ilginç hikayeyi kaleme alıp kitaplaştıran Ahmet Uysal tespitlerini şöyle sürdürüyor:

whatsapp-image-2024-06-24-at-10-47-12.jpeg “Eğer 1980 öncesiyle bir bağ kurulacaksa bu hikâye Küllük Kıraathanesi ile başlayıp Marmara Kıraathanesi ile devam eden bir geleneğin devamıdır. Eski ile kuvvetli bağ hep vardır ancak yine de her yeni mekân kendi zamanının ruhunu yansıtan nevi şahsına münhasır bir yerdir. Marmara Kıraathanesi büyüsünü çoktan kaybedip artık miadını doldurduğu sıralarda 1980 Darbesi’nin de etkileri görüldüğü için ortam ziyadesiyle gergindir ve insanların gidecek yeri yoktur.

İşte böyle bir zamanda sohbet, fikir alışverişi, hasbihâl, ironi, dertleşme, entelektüel paylaşım vb arayanlar için adres, Beyazıt Meydanı’ndan Sultanahmet’e giden cadde üzerinde bulunan Çorlulu Ali Paşa Medresesi’ndeki Erenler Kıraathanesi’dir. Dolayısıyla asıl hikâye 1981 yılında Erenler Kıraathanesi’nin açılmasıyla başlamaktadır. Bu kahveyi müdavimleri “Erenler”, “Medrese”, “Çorlulu” diye anmaktadır. Bu mekânda da tıpkı diğer edebiyat kahvelerinde olduğu gibi maya tutmuştur ve seksenlerin darbe kasırgasından kaçan her düşünce Erenler’de kendine yer bulmuştur. Erenler müdavimleri 1994 yılında Çorlulu Ali Paşa Medresesi’nin hemen yanındaki Sinan Ali Paşa Medresesi’nde açılan İLESAM lokalini yurt edinmiştir. İLESAM diye adlandırılan bu yeni mekânda kahveye yeni kuşaklar ve yeni yüzler katılmıştır. Yani burada da başka bir maya tutmuştur ve tıpkı Erenler gibi İLESAM da kendi kimliğini oluşturmuştur. Ancak 28 Şubat sürecinin hemen peşinden İLESAM da tarihteki yerini almıştır ve ülkenin sancılı sürecine benzer şekilde kahve müdavimlerinin bir kısmı farklı yerlere dağılmıştır.

Bu dağınıklık uzun sürmemiştir ve artık yeni adres bir başka medresedir. Kahve 2000’li yılların başında Sultanahmet’te Kızlarağası Medresesi’ndeki Yazarlar Birliği’ne taşınmıştır. Göçebelik sanki işin şanındanmış gibi kahve müdavimleri Yazarlar Birliği’ndeki yedi yıllık bir dönemden ve akabinde de bir süre Türk Ocağı’na devam ettikten sonra soluğu Süleymaniye’de almıştır. 2011’den itibaren artık yeni mekân Antik Kafe’dir. O hâlde denilebilir ki bu kitap, 1981 yılında Erenler Kıraathanesi’nde başlayıp İLESAM, Yazarlar Birliği, Türk Ocağı ve Antik Kafe ile günümüze ulaşan bir kahve geleneği hakkındadır.”

whatsapp-image-2024-06-24-at-10-47-12-1.jpeg

Ötüken Neşriyat

Tel:(0212 251 03 50

Birlikten kuvvet doğar

Ülkücü Hareket’in çilekeşlerinden biriydi Metin Kaplan… Uğradığı bir iftira sonucu gençlik yıllarının 10 yıl, 5 ay, 24 gününü çeşitli hapishanelerde çile çekerek geçirdi… 2 yıl önce de dünyadan terk-i diyar etti. Kaleme aldığı son kitabı da “Teşkilat” oldu… Teşkilat nedir? Sorusuna muhatap olmayan herkesin teşkilatın ne olduğunu bildiğini belirten Metin Kaplan değerlendirmelerine şöyle devam ediyor:

whatsapp-image-2024-06-24-at-10-47-12-2.jpeg

Suale muhatap olup, açıklamaya kalkanlar ise teşkilatın ne olduğunu bilmediklerini anlar… Zira TEŞKİLAT, herkesin ne olduğunu anladığı, ama kısa ve öz bir tarifini yapmakta zorluk çektiği bir kavramdır. Nitekim TEŞKİLAT, alimler tarafından da değişik şekillerde tarif edilmektedir. “O halde TEŞKİLAT nedir?” Teşkilat gayedir… Teşkilat insandır… Teşkilat vasıtadır… Teşkilat yerdir… Teşkilat zamandır… Keza TEŞKİLAT, bunların hepsidir, ama hepsinden de hepsinin toplamından da farklı ve büyük bir “sistemli yapı”dır! Ancak… TEŞKİLAT gayedir, ama sadece gaye değildir, aynı zamanda amaçtır, mefkûredir, ülküdür, idealdir, vizyondur, misyondur… Teşkilat insandır, ama sadece insan değildir, aynı zamanda ferttir, bireydir, gruptur, cemaattir, cemiyettir, kadrodur… Teşkilat vasıtadır, ama sadece vasıta değildir, aynı zamanda stratejidir, politikadır, siyasettir, metottur… Teşkilat yerdir, ama sadece yer değildir, aynı zamanda mekândır, evdir, yurttur, vatandır… Teşkilat zamandır, ama sadece zaman değildir, aynı zamanda vakittir, geçmiştir, haldir, gelecektir ve zamanlamadır... Keza TEŞKİLAT bunların hepsidir, ama hepsinden de hepsinin toplamından da farklı ve büyük bir “sistemli yapı”dır! TEŞKİLAT, “Birlikten kuvvet doğar” ana fikrinin vücut bulmuş halidir!

Bilge Kültür Sanat Yayınları

Tel: (0212) 520 72 53

Yazarın Diğer Yazıları