12 Haziran’dan sonra Haçlı Seferi!
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Sosyalist Grup Başkanı Andreas Gross, NTV ana haber bülteninde Can Dündar’ın sorularını cevaplandırdı ve Tayyip Erdoğan’ın, kendisine verdiği bilgileri ifşa etti. Gross, şöyle dedi:
“Öğle yemeğinde yapılan yorumların en önemlisi, en ilginciydi. Bu maddelerin yalnızca bir geçiş sürecinde varolabileceğini söyledi. Ve kendisi de Türkiye’nin artık 3 ya da 1. madde ya da 3. madde gibi Türklüğe vurgu yapan maddelere ihtiyaç olmadığını, olmayacağını söyledi. İleride... Bence bu çok ilgi çekici bir yorumdu. Dolayısıyla bizim Türkiye’yi çok dikkatli bir şekilde desteklememiz gerekiyor.”
Demek ki AKP’nin seçim sonrası programını, değiştirilemeyecek maddeleri değiştirerek, Anayasa’dan Türklüğe vurgu yapan maddeleri kaldırmaktır.
Esasen Erdoğan, Türklük kavramını milletin adı olmaktan etnik bir grup seviyesine indirgeyerek en büyük psikolojik operasyonu bizzat yapmış durumdadır.
***
2008 yılı Kasım ayında, Haşim Kılıç’ın atadığı raportör Osman Can’ın Anayasa’nın değiştirilemez maddelerini tartışmaya açmasından sonra Haşim Kılıç da aynı yönde mesaj vermişti.
Bilkent Üniversitesi ve Alman istihbaratı BND’nin güdümündeki Alman Uluslararası Hukuki İşbirliği Vakfı’nca birlikte düzenlenen “Anayasalardaki değiştirilemez ilkeler” konulu toplantıya katılan Haşim Kılıç, referandumdan sonra biraz daha cesaretlenerek Anayasa’nın “değiştirilmesi teklif dahi edilemez” ilk 3 maddesine “pozitif” olarak dokunulabileceğini söylemişti.
AKP’nin grup başkan vekili Ayşenur Bahçekapılı da defalarca, “Anayasayı değiştireceğiz ve vatandaşlıktaki Türklük tanımını kaldıracağız. Yoksa demokratikleşmeyi yapamayız. Vatandaşlık tanımı da değiştirilecek. Herkes kendi etnik kökenini ifade edebilecek ve üst kimlik olarak ‘Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım’ diyecek. İşte bu, sorunu çözer” demişti.
Son olarak TÜSİAD’a da bu yönde bir açıklama yaptırarak zemin yoklamışlardı. Daha önce Ergun Özbudun ve ekibi tarafından hazırlanan Anayasa taslağı da değiştirilemeyecek maddeleri değiştirme girişimiydi.
***
Peki Tayyip Erdoğan, Avrupa’ya neden “Biz Türklüğe vurgu yapan maddeleri kaldıracağız” diye teminat vermek ihtiyacını hissediyor?
Çünkü AKP’nin meşruiyeti yoktur. AB ve ABD destekli kurulmuştur.
Çünkü yaptıkları, eski tabirle “Anayasayı tağyir, tebdil ve ilga”dır.
İşte özel yetkili savcıların veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının asıl soruşturması gereken dış destekli darbe girişimi budur!
Özal’ın “Anadolu Federasyonu kuralım” düşüncesi ile PKK’nın “demokratik özerklik” önerisi de aynı projenin farklı isimlerle seslendirilmesidir.
Andreas Gross, “Bu projeden dolayı bizim Türkiye’yi çok dikkatli bir şekilde desteklememiz gerekiyor” derken, Haçlıların “Türksüz bir Anadolu” isteklerini seslendirmiş oluyor.
Gross Türkiye’de sürdürülen soruşturmaların daha da derinleştirilmesi gerektiğini söylemeyi de ihmal etmedi. Böylece sesini çıkaran Türkleri, “terörist” veya “darbeci” olarak suçlayacaklar ki “Türksüz Anadolu projesi”ni uygulayabilsinler!
***
Bugünlerde “Anadolu’yu vermeyeceğiz” sloganıyla düzenlenen ve Ankara’da son bulacak büyük bir yürüyüş yapılıyor.. Hatay’da yürüyenlerin sözcüsü, “Dağlarımız, maden şirketleri tarafından parsellendi. Hayatımız, nükleer ve termik santrallerle tehlike altında. Binlerce yıldır ekip biçtiğimiz tohumlar, yok olmaya başladı. Ormanlarımız parça parça yok ediliyor” dedi.
Aslında Türkiye parsellenerek “Türksüz ve Ezansız bir Anadolu” için zemin hazırlanmaktadır. AKP’nin CFR’den gönderilen programının da esası budur.
Buna “Son Haçlı Seferi” de diyebilirsiniz.
12 Haziran’da kazanırlarsa düğmeye basacaklar!