Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüseyin Macit YUSUF
Hüseyin Macit YUSUF

"Zor imtihan"...

Türkiye'yi bölüp parçalamak isteyen şer güçlerin son dönemde bardağı taşıran, sabırları tüketen hain saldırılarına karşı artık sonuç alıcı çözümler bulunması ve nereden gelirse gelsin terör illetinden tamamen kurtulunması gerekmektedir.

Terör, verilen masum canlar, akıtılan kanlar yanında, ülke bütünlüğünü, sosyal ve ekonomik yaşantıyı tamamen altüst etmiştir. Ülkede huzur kalmamıştır. İnsanımız neredeyse evlerinden mecbur kalmadıkça dışarıya çıkamayacak hale gelmiştir. Terörün amacı da zaten budur: Normal yaşamı etkilemek; iş hayatını dinamitlemek, barış ortamını sabote ederek ülkeyi yangın yerine çevirmek. Maalesef terörle mücadelede hâlâ daha gerekli etkin tedbirlerin alınamadığını üzülerek takip etmekteyiz. Bir kere devlet içine sızmış hain FETÖ'cülerin hâlâ daha çeşitli kilit noktalarda görev yaptıkları ve devleti adeta arkadan hançerledikleri açıktır. Diğer taraftan terörün dış kaynaklarının hangi ülkeler olduğu, bu çapulculara silah, mühimmat, finansman desteği veren ülkelerin kimler olduğu bilinmektedir. Kuyumuzu kazmaya çalışan, sözde "stratejik ortak ve dost" ülkelerle artık ciddi şekilde görüşülmeli, gerekli tavır konmalı ve hatta gerekirse de ilişkilerin tamamen kesilmesi gündeme alınmalıdır. Anlaşılan son dönemde başta Rusya, Çin, İran ve diğer bazı ülkelerle başlatılan sıkı iş birliği ve diyalog Türkiye'nin dost görünen düşmanlarına gerekli mesajı vermeye yeterli olamamıştır. Batı, verilen mesajı almazken Türkiye'nin başlattığı sıcak ilişkiler de tehdit edilmeye başlanmıştır.

Dostluğa darbe

Önceki gün Ankara'nın göbeğinde haince öldürülen Rus Büyükelçi Andrey Karlov, Türk-Rus dostluğuna darbe indirmek üzere kurban seçilmiştir. Suriye'de, özellikle de Halep'te ateşkes sağlanması, sivillerin güvenli bölgelere aktarılmaları ve diğer bölgelerdeki çatışmaların da sona erdirilmesi için anlaşan ve iş birliği yapan Türk-Rus girişimi engellenmek istenmektedir. Daha önce Rus uçağını vurdurup Türk-Rus ilişkilerini gerdiren aynı güçler iş başındadır. Türkiye-Rusya-İran yakınlaşması Batılı emperyalistlerin hoşuna gitmemiştir. Bölgeyi yıllarca bölüp yönetenlerin, burayı cehenneme çevirenlerin, bölgedeki petrol kaynaklarını sömürmek isteyenlerin hevesleri hâlâ daha devam etmektedir. Batı, terör silahını kullanmaktan çekinmemektedir. Bölgesel iş birlikleri ve doğru stratejilerle bu arsızlara, yamyamlara, doymak bilmeyen bu sömürgecilere gereken ders verilmelidir.

Büyük Türk Milleti bu "zor imtihandan" da başarı ile çıkacak güce ve imana sahiptir. Birlik ve beraberliğimizin korunması için hepimiz elimizden geleni yapmalı ve devletimizin yanında olmalıyız. Atatürk'ün bize emanet ettiği "Cumhuriyet" düşmanları ile görülecek hesabımız vardır.

Bu kritik günlerde gündemin diğer önemli bir konusu da 10-12 Ocak arasında Cenevre'de gerçekleşecek Kıbrıs görüşmeleridir. Mevcut konjonktürde Kıbrıs görüşmelerinin nasıl sonuçlanacağını kestirmek oldukça zordur. Ortaya çıkan ve hızla gelişen/değişen yeni dengeler bu görüşmeleri muhakkak etkileyecektir. Türkiye her zamankinden daha çok kendi bölgesel çıkarlarına göre adım atmak zorundadır. Türkiye'nin Kıbrıs'ta ödün verme lüksü yoktur. Kıbrıs'ta verilecek bir ödünün maliyeti çok pahalıya mal olabilecektir. KKTC topraklarını Rum'a peşkeş çekerek, Rum ile eşit ortak olma sevdası yanlış bir yoldur. Rum'un toprağı alıp birkaç yıl sonra da Türkleri 1963'te yaptığı gibi "ortaklıktan" atması oldukça güçlü bir olasılıktır.

Geçmişi unutmayalım

21-25 Aralık Mücadele ve Şehitler Haftası'nın yıldönümünde muhakkak geçmişte yaşananları dikkate almalı ve doğru strateji belirlemeliyiz. 1963'te Akritas planını devreye koyup adayı tamamen Elenleştirmek isteyenlerin bugün de aynı hedef için karşımıza dikildiklerini unutmamalıyız. Anastasiadis'in Enosis yemini etmiş ve bu uğurda her şeyi göze alarak adayı kana bulamış Makarios'tan, Klerides'ten, Kipriyanu'dan ve Papadopulos'tan farkı yoktur.

Rum-Yunan ikilisinin bu sinsi planının uygulanmaması için uyanık olunmalıdır. Bölgemizde son yıllarda olan biten dikkate alındığında KKTC topraklarının değeri/önemi anlaşılacaktır. Rum-Yunan ikilisi ile anlaşma yapacağız, Batı'yı memnun edeceğiz diye bir gailemiz, endişemiz olmamalıdır. İçimizde Kıbrıs'ta ödün verip, Nobel Barış Ödülü almak isteyenler varsa, bunlar heveslerini başka bir yöntemle gidermeyi denemelidirler. Topraklar kolay alınmamıştır ve nasıl alındıysa da öyle verilmelidir. Gerek Türkiye, gerek Kıbrıs Türkleri "zor imtihanı" başarı ile geçecek ve dost görünen düşmanların hevesleri kursaklarında kalacaktır. Türk Milletinin bölünüp, parçalanıp yenilir yutulur kolay lokma olmadığını "sözde dostlar" yakında bir kez daha yaşayıp görecektir.

Yazarın Diğer Yazıları