Yunanistan'a ne zeytin ne de defne dalı...
Yunanistan'la ilişkilerin tek taraflı düzeltilmesinin mümkün olamayacağı tarihe bakıldığında açık bir şekilde görülür. Sadece ulu önder ATATÜRK dönemi istisnadır. O da, İstiklal Savaşında ATATÜRK'ün önderliğinde verilen ders ve onun diplomasideki dâhiyane başarısı sayesinde gerçekleşmiştir. Demek ki sonuç almak için, Yunanistan'ın ders alması, Türkiye'nin de ders vermesi ve diplomaside maharet göstermesi gerekmektedir.
Amaç Megali İdeal...
Yunanistan, Osmanlıdan bağımsızlığını kazanmasından itibaren, batının da desteğiyle sürekli olarak Türkiye aleyhinde topraklarını genişletmiştir. Hedefi, Ege'yi tamamen bir Yunan gölü haline getirmek, Batı Anadolu'yu ele geçirmek, Kıbrıs'ın tamamında Rum hâkimiyetini sağlayarak onu ilhak (enosis) etmektir. Şimdi bu doyumsuzluğuna Türkiye'nin Akdeniz'deki Mavi Vatanı'nı da dahil etmiştir.
Yunanistan'ın anlayacağı tek dilin, ona karşı güç kullanmak olduğu, tecrübelerle sabittir.
Kıbrıs'ta, Türkleri vahşet uygulayarak adadan uzaklaştırmak, 1974'de de adayı bir oyunla ilhak etmek isterken tersyüz olmuştur.
GKRY'e S-300 yerleştirme planı, Türkiye'nin güç gösterisiyle bozulmuş, onları Girit'te konuşlandırmak mecburiyetinde kalmıştır.
Kardak'ı işgal etmesine de, Türkiye'nin gösterdiği kararlılık ve operasyonla engel olunmuştur.
Sürekli fırsat kolluyor
Yunanistan idealine ulaşmak için Türkiye'nin başka cephelere angaje olduğu ve sıkıntılı dönemlerini kollamaktadır.
Türkiye'nin terörle mücadelesini, Suriye ve Libya'daki durumunu, Karabağ'daki operasyonu, AB ve ABD'yle ilişkilerdeki olumsuzluğu, Fransa, İsrail, Mısır, BAE ve bu kervana yeni katılan S.Arabistan'la olan gerginlikleri, lehine kullanabileceği fırsatlara dönüştürmektedir. AB ve ABD yaptırımlarından memnundur. Bu güçleri arkasına alarak Türkiye'ye karşı daha da fütursuz hareket etmektedir.
Lozan ve Paris anlaşmalarını hiçe saymaktadır. Gayrı askerî statüdeki adaları askerîleştirmiştir. Türkiye'nin AB'den müzakere tarihi alabilmek için karşı koymadığı, kendisine ait olmayan, Türkiye'ye ait 19 adayı işgal etmiş, üstelik onları da askerî statüye sokmuştur.
Şimdi de karasularını 12 mile çıkarma peşindedir. İyon Denizi'nde bunu gerçekleştirmiş, Doğu Akdeniz ve oradan Ege'ye uygulamak için fırsat kollamaktadır. Yunan medyası, Ege'deki bu hamle için Rusya'nın da desteğini aldığını ileri sürmüştür. Böyle bir teşebbüs, Türkiye tarafından asla kabul edilemez. Zaten bunu savaş nedeni sayacağını da ilan etmiş durumdadır.
Askeri gücünü artırıyor
Yunanistan'ın ABD'ye Girit'te üsler tahsis etmesi, Dedeağaç'ta Lozan hilafına üs vermesi, yenileştirilmiş F-16 alma ve mevcut F-16'larını modernizasyon projeleri, ayrıca F-35 talebi ve siyaseten ABD'nin desteğini alması dikkat çekicidir.
Fransa'dan 18 adet Rafale savaş uçağı, 4 adet firkateyn almaktadır. İsrail'le savunma sanayii ve askeri işbirliği anlaşmaları yapmıştır. Buna GKRY'de dahil olmuştur. İHA SİHA alımları söz konusudur.
2021 bütçesi askeri harcamalarında 5 kat artırıma gitmektedir. Silahlı kuvvetler mevcudunu da 15.000 artırmayı planlamıştır. Hedef tabii ki Türkiye'dir.
Müsamaha gösterilmemeli
Anlaşmaları tanımayan Yunanistan'la müzakere konumuz olamaz. Üstelik yaptıklarını gözümüze sokacak davranışlar içindedir. Zeytin dalı, defne dalı uzatmak, onu daha da uzlaşmaz yapmaktadır. Siyasiler boş demeçler vermekten vazgeçmelidir.
Türkiye geçmişte, Suriye, Yunanistan ve PKK'yla aynı anda mücadele edecek şekilde 2,5 savaş doktrinine göre savaş planları yapmıştır. Şimdi de aynı anda birkaç tehdide karşı koyabilme kabiliyetine ve gücüne sahiptir.
Yunanistan'ın hukuku hiçe sayan saldırganca davranışları, kamu diplomasisi vasıtasıyla ve belgelerle, çok güçlü olarak uluslararası kamuoyuna anlatılmalıdır. Bunun için ehil kişiler görevlendirilmelidir.
Yunanistan ve destekçilerini memnun etmek için Oruç Reis'in Antalya körfezine çekilmesinin ve görüşmelerin başlaması için, sorun sanki bizdeymiş gibi şirinlik gösterilmesinin doğru olmadığı düşünülmektedir. Taviz verilmemelidir.
Lozan'ı değersiz gösteren ve müzakere edilebileceğini çağrıştıran sözler kesinlikle ağıza alınmamalıdır. Lozan, Türkiye Cumhuriyeti'nin tapusu, Montrö de onun tamamlayıcısıdır.