Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

Yunanistan'a fırsat vermeye gelmez

Geçen hafta Yunanistan'la müzakere etmenin yanlış olduğunu açıklamaya çalışmıştım. Bu sefer de Yunanistan'a iyi niyetle de olsa fırsat verilmesinin kendileri açısından hemen avantaja çevirme teşebbüsüne yol açacağını belirtmek istiyorum.

Nitekim Türkiye Rodos-Meis arasında sismik araştırma yapma kararı almış ve bunun için NAVTEX ilan etmişken, gerginliğin artması üzerine Almanya araya girerek Türkiye'yle Yunanistan'ın yeniden müzakere masasına oturmasını teşvik etmiş, Türkiye de iyi niyetle sismik araştırmayı ertelemiştir.

Yunanistan iyi niyetli değil

Sismik araştırmanın ertelenmesinin hemen ardından Yunanistan, sanki iyi niyetli olmadığını kanıtlarcasına, Mısır'la deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşması yapmış, gelinen durumdan istifadeyle önüne çıkan fırsatı avantaja çevirmek istemiştir.

Yunanistan'ın, diğer konularda olduğu gibi Doğu Akdeniz'de de konuyu zaman yayarak fırsatları değerlendirmek için zemin arama peşinde olduğu, Türkiye'nin dış politikada arasının iyi olmadığı ülkelerle "Düşmanımın düşmanı dostumdur" anlayışıyla hareket ettiği ve bundan sonra da edeceği kabul edilmelidir.

Ders alınmış olması gerekir. Taviz verilmemelidir. Hiçbir şeyine göz yumulmamalıdır.

Sismik araştırma yeniden başlıyor

Yunanistan'ın bu davranışıyla iyi niyetle hareket etmediği bir kere daha ortaya çıkmış, her fırsatta Türkiye aleyhinde davranacağı, aracı olan Almanya başta olmak üzere, uluslararası kamuoyu tarafından da görülmüştür.

Uluslararası hukuk dışı olarak Mısır'la yaptığı anlaşmadan sonra Türkiye, bunu kabul etmediği belirterek, egemenlik hakkını kullanmış ve sismik araştırma gemisini yeniden bölgeye sevk etmiş, yeni bir NAVTEX yayımlamıştır. Ayrıca sismik araştırma için açıkladığı NAVTEX'e ilave olarak 10-11 Ağustosta Akdeniz'de yaptığı atış eğitimleri öncesinde de NAVTEX ilan etmiştir.

Yunanistan-Mısır anlaşması

uluslararası hukuka aykırı

Asıl itiraz ettiğimiz konu, adaların karasuyu dışında deniz yetki alanına sahip olamayacağıdır. Yunanistan, bölgedeki adaları dikkate alarak bu anlaşmayı yapmıştır. Türkiye ise, uluslararası yargı kararlarını örnek göstererek adaların, ana kara gibi deniz yetki alanı hakkına sahip olamayacağını belirtmektedir. Ana kıtanın kıta sahanlığı bu konuda hâkim unsurdur.

Her ne kadar 1982 tarihindeki BM Deniz Hukuku Sözleşmesi adalara bu hakkı vermiş olsa da, bu sözleşmeyi bazı ülkelerle birlikte Türkiye de imzalamamıştır. Ayrıca sözleşme, anlaşmazlık halinde ülkelerin kendi aralarında müzakereyle konuyu halletmelerini tavsiye etmektedir.

Anlaşma Türkiye'nin Libya meşru hükümetiyle yapmış olduğu ve uluslararası hukuka göre BM'ye de deklere ettiği, meşru ve geçerli Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması Anlaşmasını da ihlal etmektedir.

Mısır da yanlışın içine sürüklendi

Türkiye'nin Libya meşru hükümetiyle, meşru zeminde, meşru bir anlaşma yapması, Yunanistan'ı rahatsız ettiği kadar, farklı açıdan olsa da, Libya'da karşı blokta yer alan Mısır'ı da rahatsız etmiş ve onu da hukuki olmayan bir yöne sürüklemiştir.

Aslında Mısır bu anlaşmayla, olması gereken deniz yetki alanından bir kısmını kaybetmiştir.

Türkiye nelere dikkat etmeli

Türkiye'nin, Suriye, İsrail ve Mısır'la anlaşmazlık yaşaması, Doğu Akdeniz'deki hak ve menfaatlerinin korunmasında eksiklik yaratmaktadır. Önemli olan ulusal çıkarlardır. Ülkelerin kimin tarafından yönetildiğine takıntı yapılmamalı, konulara ideolojik yaklaşılmamalıdır.

Bu ülkelerle iletişime geçilmesi fayda getirecektir. Yapılacak deniz yetki alanları anlaşmaları çıkarlarımıza hizmet edecektir. Hatta felakete sahne olan Lübnan'la artan yakınlaşmamızın sonucunda, uygun bir zamanda bu ülkeyle yapacağımız yetki anlaşması da buna destek olacaktır.

Doğu Akdeniz'de MEB ilanının bir an önce yapılması sağlanmalıdır.

Yunanistan'ın anlaşmazlıklar için Lahey Adalet Divanı'na gitme isteği iyi analiz edilmeli, fayda ve mahsurları değerlendirilerek uygun hareket tarzı seçilmelidir.

Egemenlik hak ve hukukumuzun korunması hususunda kararlı, ısrarlı ve koparıcı hareket edilmelidir.

Lozan anlaşması ve Paris anlaşması hükümlerinin tam uygulanması için diplomasi, onun yetmediği yerde güç kullanmalıdır.

Kıbrıs konusu kesinlikle müzakere edilmemelidir. Yunanistan'ın işgal altında tuttuğu, Türkiye'ye ait olan 18 adayı terk etmesi sağlanmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları