Yücel Bulut da vefayı hak etmemiş miydi?
Milliyetçi Hareket Partisi'nin 12. Olağan Kongresi Ankara'da yapıldı... Blok listeyle gidilen 'seçim'de Merkez Yönetim Kurulu önemli ölçüde değiştirildi...
Kurultayın sloganı 'Millî Duruş - Şühedaya Vefa - Millete Beka'ydı... İçinde 'vefa' geçen bir kurultayda vefanın hakkının verilmesi gerekirdi hiç şüphesiz... Ama ironi gibi öyle bir örnek yaşandı ki, bu örnek sadece MHP için değil, genel olarak siyaset kurumlarında o duygunun nasıl da kolayca yok sayılabileceğini gösterdi...
MHP, toplanan onca imzaya ve mahkeme kararlarına rağmen, muhaliflerin istediği tarihte değil de Devlet Bey'in ilân ettiği 18 Mart 2018'de kurultay toplayabilmişse, bunun en büyük müsebbibi Avukat Yücel Bulut'tur...
Bulut, sadece bir Merkez Disiplin Kurulu üyesi olarak değil, Genel Başkan adına kendisini ortaya koyan bir savaşçı gibi davrandı... Kurultayın toplanmasını isteyen bizlerin husumetine hedef olurken bunları umursamadı... Birçok dâvâ arkadaşıyla ilişkileri bozulması pahasına, kurultayın toplanmaması için adaletin sınırlarını fazlasıyla zorladı...
Tam artık "Kurultayın yapılması kesinleşti" denildiği yerde meşhur Gemerek ve Tosya formüllerini bulup geliştiren ve süreci durduran da oydu... Kendince bulduğu çözümler ve partisi için kullandığı ilişkiler her defasında sonuç verdi ve 800'e yakın imzaya rağmen muhaliflerin kurultay toplayamaması onun eseri oldu...
***
Şurası çok net: Önceki delegasyon yapısıyla kurultay toplanmış olsaydı, 18 Mart 2018 günü tekrar Genel Başkan seçilen Devlet Bey ve yönetimi artık olmayacaktı... Zaten hem toplanan imza sayısından hem de parti içindeki baskın havadan bu gerçek çok net sezildiği için 'tehlikeyi savuşturmaya yarayacak' tek bir yöntem kalmıştı: Öncelikle mevcut delegasyonla kurultaya gidilmemeli, il ve ilçe kurultayları yapılmalı, muhalifliği açığa çıkan delegasyon tasfiye edilmeli ve yeni 'mutemet' delegelerle seçime gidilmeliydi...
İşte bu trafikte en büyük pay sahiplerinden birisi Avukat Yücel Bulut oldu... Genel Başkan'a olan vefası dolayısıyla gözü kurultay isteyenlerin hukukunu görmedi, umurunda da olmadı, bizleri fazlasıyla kırdı... Aklını ve gücünü, birçok ülküdaşını üzme pahasına bu yolda seferber etti... Kurultay isteyen imzalar arttıkça korku ve bozgun psikolojisi de ona paralel artıyordu... Etraflarındaki insanlar azalırken Avukat Bulut bu bozgun psikolojisine kapılmadan partisinin ve Genel Başkan'ın yanında hukukun sınırlarını zorlamaya ve kurultayı yaptırmama kavgasına devam etti...
***
Muhabbetimiz zedelendi, dostluklarımız bozuldu ama o yine bildiğini yapmayı sürdürdü inatla... Peki sonuçta ne oldu? Muhalifler ayrıldılar ve parti kurdular... 'Safraları atan' MHP Genel Merkezi kendilerince 'daha steril' bir alana kavuştu...
Eh artık vefa vaktiydi? Yücel Bulut da yeni yönetimde yer almalıydı, zaten almaması sürpriz olurdu değil mi?
Ama olmadı işte, siyasetin genel özelliği burada da kendini gösterdi ve vefa problemi Bulut'u vurdu... Siz partinizin ve Genel Başkanınızın hatırı için kendinizi ortaya koyacaksınız, hukuku delik deşik edip, kendinizi bu işe seferber edeceksiniz, bugün ortaya çıkan tablonun bir numaralı müsebbibi olacaksınız, bu uğurda ülküdaşlarınızı, arkadaşlarınızı, eşinizi, dostunuzu kıracaksınız, ah alacaksınız, belki de hukukçuluk kariyerinizi riske atacaksınız ve sonuçta böyle bir akıbetle karşılaşacaksınız!..
***
Bu çelişki MHP'ye özgü bir durum değil şüphesiz... Maalesef ülkemizdeki siyasetin doğasında var... Ana sloganının içinde 'vefa' geçen bir kurultayda Yücel Bulut 'olmayan vefa'nın kurbanı oldu...
Peki bunu hak etti mi? Bana göre kesinlikle hak etti!..