Yörüklere dokunmayın!
Son zamanlarda sessiz sedasız bir operasyon sürdürülüyor! Yörüklerin ormanlara girmesi yasaklanıyor! Yörükler üzerinde araştırmaları ile tanınan Ramazan Kıvrak, “Ormanı yakana, tarla açana, orman içinde villa yapana göz yumulur veya bir yolu bulunup tapu verilirken, ormanı yaşatan Yörüklere ceza veriliyor” diyor.
* * *
Kıvrak, “Yörük Obalarımız” adlı kitabında Yörükleri anlatıyor:
* “Araştırılırsa görülecektir ki Orman Bakanlığı kurulduğundan bugüne kadar ormanın olmadığı yerleri ağaçlandırması gerekirken ormanın gür olduğu yerlerde grev yapmış, ağaç dikmekten çok kesmiştir.
* Orman Bakanlığı, ormanları kendi elleriyle azaltmış; tahribatın sorumlusu olarak da Yörüklerin beslediği keçileri göstermiştir. Oysa, keçi orman yakmaz, ağaç kesmez, tarla açmaz, villa yapmaz, maden arıyorum diye ormanı yok etmez.
* Ülkemizin kuruluşundan beri, devletimizin külfetini çeken, yeterli hizmet alamayan, vergide ve askere gidecekken hatırlanan, dağda çobanlık yapan Yörük, bugünlerde zor durumdadır. Yörüğe bin yıldır yaşadığı, yaşattığı ormandan, ata yurdundan çık deniliyor. Oysa devlet, ormanı koruduğu için Yörüğe ’teşekkürlü tapu’ vermeli ve ’ormanı korumaya devam et’ demelidir.
* Yörük ormanı o kadar çok sever ki, orman yoksa kendisinin de keçisiyle birlikte yok olacağını bilir. Bu sebeple ağaç kesmez, odun etmeye gelenleri kovalar, kestirmez. Mevsimsiz avlanan avcılara da izin vermez, ormana zarar verenleri uzaklaştırır, yangını söndürür. Ağacı eşi gibi, evladı gibi hısım akrabası gibi dert ortağı olarak görür canı pahasına korur. Abdestini ağaç dibinde alır; ağaç sudan istifade etsin diye. Hayvanına suyu kovayla verirse, artanını ağacın dibine döker. O kadar sevgi doludur, yaşatma duygusu yüksektir, kendisini, keçisini, ormanını bir tutar. Ormandaki sulardan çeşmeler yapar; hayvanlar, kurtlar, kuşlar, yoldan gelip geçenler içsin, hayatını sürdürsün diye.
Yörüğü ise her yere süremezsiniz. O, yaşanacak yeri kendisi belirlemelidir.
* Yörükler neden keçi besler? Çünkü keçi özgürlüğüne düşkündür. Keçi yok edilirse, Yörüklerin özgürlük duygusu zayıflar, kolaycılık, üşengeçlik başlar, her şeyi kabullenmeye başlar insan; Yörükler de yok edilmiş olur.
* Yörükler, keçinin sütünden, derisinden, boynuzundan, kılından da faydalanır, yurt dediği çadırını keçi kılından yapar. Dağlarda keçinin nesli biterse türküler de biter. Türkünün yanında maniler, tekerlemeler, atasözleri, masallar, efsaneler de yok olur. Türkçe zarar görür.
* Keçi biterse, Yörük kadınının çula, kilime, heybeye, golana nakşettiği desenleri, aktardığı hayalleri de yok olur.
* Kızılderililerin önce bizonlarını yok ettiler, sonra kendileri yok oldu! Bunu akla getirince gizli bir el karar vermiş de önce özgürlük anlayışını, sonra geleneklerini, ardından yaşama biçimini, folklorunu, edebiyatını yok ederek dağdan indirdikleri Yörükleri, sıradan, sessiz ve uysal bir kişiliğe mi dönüştürmek istiyor diye düşünmemek mümkün değil.
*Atatürk, ’Arkadaşlar gidip Toros dağlarına bakınız; eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki, bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet bizi asla yenemez’demiştir.”
* * *
Atatürk’ün Yörüklerle ilgili bir sözü daha var:
“İnsanlık, eski Mısırlarıyla, Yunanistanlarıyla, Romalarıyla ve bunlar bütün bedii eserleriyle ayağa kalksa ve başlarında bugünün kendi verimleri olan bütün medeniyeti, musıkîleriyle, şiirleriyle, sanatlarıyla ve bütün eserleriyle gözümün önüne dikseler, dikilseler.., benim gözüm, benim duygum, benim sevgim, yine ıssız dağlar başında yanık kavalını üfleyen, yarım çarıklı Türk çobanındadır.”
Yörüklere ve keçilerine dokunmayın! Onlar Osmanlı’ya boyun eğmedi, zulme rıza göstermezler haberiniz olsun!