Yönetimin uygulamaları güven vermiyor
Yönetimin dış ve iç politikaları ve uygulamaları çelişki yaratmakta, güven vermemektedir. Bugüne kadar birçok konuda tekrarlanan çelişkilere son zamanlarda yenileri eklenmiştir.
PYD konusunda ısrardan vazgeçildi mi?
Türkiye'nin, PYD'nin, PKK'yla eş değer, hatta birbirinin içinde bir terör örgütü olduğu hususunda ABD nezdinde yaptığı girişimler bugüne kadar bir sonuç vermemiştir. Konu çeşitli şekillerde ispatlanmasına rağmen ABD bunu anlamazlıktan gelmiştir. ABD hâlâ, kendi çıkarlarını düşünerek PKK ile PYD'nin bir tutulamayacağını iddia etmektedir.
Ancak Türkiye Dışişleri Bakanı'nın, ABD ile PYD konusunda farklı düşünmenin iki ülke arasındaki ilişkiyi bozmayacağını ve bu nedenle Türkiye'nin ABD'ye küsmesi gibi bir durumun olamayacağını açıklaması, Türkiye'nin bu konudaki ısrardan vazgeçtiği anlamının çıkmasına sebep olmuştur.
ABD'nin PYD'yi, özellikle IŞİD'e karşı savaşan en düzenli güç olarak görmesi, onun bundan sonra da PYD'ye olan desteğinin süreceğini işaret etmektedir. Nitekim PYD'nin, Fırat'ın batısı başta olmak üzere, önünü açmak için verdiği hava desteğinin devam etmesi bu düşünceyi güçlendirmektedir.
Bu nedenle Türkiye'nin, çok güçlü bir şekilde, her şeyi bir tarafa bırakıp, Suriye'nin siyasi bütünlük içinde toprak bütünlüğünü savunan bir politika izlemesi, tutum ve davranışlarını buna göre düzenlemesi, güvenliği açısından önem arz eden, Suriye'nin kuzeyindeki bütüncül bir Kürt yapılanmasını önleyebilecek en uygun hareket tarzı olarak görülmektedir.
Sokağa çıkma ve selamlaşma seferberliği
Sayın Başbakan birçok konuda seferberlik ilan etme alışkanlığıyla, Türkiye'de "sokağa çıkma ve selamlaşma seferberliği" ilan ettiğini de açıklamıştır. Başbakanın sokağa çıkma seferberliği açıklaması, son zamanlarda terör korkusuyla insanların sokağa çıkmaktan imtina etmesinden ve alışveriş merkezlerinin de oldukça boş olmasından kaynaklandığı açıktır. Selamlaşma seferberliği çağrısının ise, özellikle yönetimin uyguladığı siyasetin etkisiyle, toplumdaki kutuplaşmanın artmasından ve derinleşmesinden ötürü yapıldığı anlaşılmaktadır.
Bu açıklamanın ardından hükümet sözcüsünün, halkın terörden dolayı korkuya kapılmadığı, sokakların cıvıl cıvıl olduğunu açıklaması da bir başka çelişkidir. Ortada bir sıkıntı olduğu açıktır. Sokağa çıkmanın ancak halkın kendini güvende hissetmesiyle mümkün olabileceği, bu güveni de yönetimin sağlayacağı bilincinde olunmalıdır.
Selam konusu ise tamamen bir kültür ve yetişme meselesidir. Batılı ülkelerde tanısın, tanımasın, insanların birbirine güler yüzle baktığı, duruma göre "günaydın", "merhaba" ve "selam" anlamına gelen sözcüklerle birbirlerini selamladıkları görülmektedir. Bu nedenle seferberlik yerine, çocukluktan itibaren insanımıza bu alışkanlığın kazandırılması yönünde bir çalışma yapmanın daha doğru bir yaklaşım olacağı düşünülmektedir.
Başkanlık aşkı ve yeni anayasa
Yönetim bütün hoşnutsuzluklara ve olumsuzluklara rağmen, yeni bir anayasa ve bu anayasa içinde de başkanlık sisteminde son derece ısrarlıdır. Başkanlık adeta vazgeçilmesi mümkün olmayan bir aşka dönüşmüştür. Yeni bir anayasa konusunda ise herkesin mutabık olduğu pompalanmaktadır. Yoğun propagandayla algı oluşturulmaya çalışılmaktadır. Başkanlık konusuna sebep, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi ise, bu konunun, tekrar eski düzene geçilmesiyle kolayca çözümlenebileceği düşünülmelidir.
Toplum nezdinde, yeni anayasa ve başkanlık konularında mutabakat yoktur. Varmış gibi gösterilmektedir. Toplumun bu konuları düşünecek, tartışacak ve dinleyecek durumu da yoktur. Ülke gerek dış, gerek iç politikada çıkmazın içindedir. Güvenlik en önemli sorundur. Her gün birçok şehidin olması olağanlaştırılmaya çalışılmaktadır. İşsizlik ve geçim sıkıntısı had safhadadır. Bu sorunlar varken, hâlâ başkanlıktan, yeni anayasadan bahsedilmesinin, tamamen yönetimin kendi iktidarının uzun yıllar devamlılığına zemin hazırlama düşüncesinden kaynaklandığı değerlendirilmektedir. Biraz insafa ve sağduyuya davet gerekiyor.