Yöneticinin gözünden ateş çıkacak!
Kanada için çok sıradan bir haber, bize çok çok tuhaf gelmişti… Çünkü ilânla Merkez Bankası Başkanı arıyorlardı… Bizde kamudaki ilk boşluğa, yandaş, partizan veya akraba yapıştırmak rutinden olduğu için adamların bu kadar önemli bir göreve bile ilânla yönetici araması sıra dışıydı!..
Olay şuydu: Kanada Merkez Bankası, İngiltere Merkez Bankası Başkanlığı''na transfer olan Mark Carney''in halefini belirlemek için önce kendi internet sitesinden duyuru yapmış, sonra da gazetelere ilân vermişti…
Gerçekten tuhaftı… Sanki partide adam kalmamıştı!.. Ya da tarikat veya cemaatte!.. Hadi onlarda yoktu, akrabalar da mı tükenmişti? Zaten ehliyet ve liyakat, bilimle, eğitimle, tecrübeyle oluşmaz, ''irsî veya siyasî'' yolla geçer değil mi? İyi ki Lozan''ın gizli maddelerine bunu koymayı unutmuşlar da kayıp ilânı verir gibi yönetici aramıyoruz!.. En yakınımızdakini yapıştırıp geçiyoruz!..
***
Kanadalılar işi bilmediklerinden olsa gerek, Merkez Bankası için verdikleri ilânda, aranan şartlar arasına ''makroekonomi, para politikaları, yurtiçi-yurtdışı finans sektörü ve piyasalar konusunda tam bir teknik yeterlilik'' koymuşlar…
Saçma!.. "Sol ayağım da iyi olsaydı, gider Barcelona''da oynardım, ne işim var burada" dedirtir insana… Bunları bildikten sonra gerçekten adamın ne işi var Merkez Bankası Başkanlığı''nda?
Bizde, her türden kamu görevi için "Bizden olsun… Nefes alsın yeter" en öncelikli kriter… Zaten doğrusu da bu!.. O yüzden ''akrabayı kollama''yla ilgili ayeti böyle yorumluyordu partici zat!..
Kanada''daki söz konusu ilânda, ülkenin iki resmî dilini en iyi şekilde bilmesi istenilen Merkez Bankası başkan adaylarında, hassas ve hızlı karar alabilme, organizasyon ve alanındaki ilgili her kuruluş ile en hızlı ilişki kurabilme özelliği de olması gerektiği belirtiliyordu…
Bizce iki dil bilmesine ne gerek var? Bir dili günlük 150 kelimeyle konuşması, öznesi yüklemi yerinde bir iki cümle kurması yeter!.. Hızlı karar almasına da ihtiyaç yok!.. Kendisine verilen talimatları hızla yerine getirebilmesi kâfidir!..
İlânda, bir de Merkez Bankası''nın Kanadalıların hayatında stratejik rol oynadığı vurgulanıyor, ''''Başkan''ın güvenilirliği, finans çevreleri, iş dünyası ve genel olarak toplumun güvenini kuran anahtardır'''' ifadelerine yer veriliyordu…
Ne lüzumsuz işler bunlar? Finans çevrelerinin, iş dünyasının, toplumun güvenini niye Merkez Bankası''nın Başkanı kursun? Asker var, polis var, herkes işini yapsın!..
***
Kamu görevinde esas alınması gereken en önemli kriterler bellidir ve sonunda Kanadalılar da bunları öğrenecektir!..
Göreve gelecek kişi partiye yakın mıdır? Hangi parti yöneticisinin akrabasıdır? Hangi tarikat veya cemaattendir? Geri kalan bütün özellikler teferruattandır!.. Yazılı sınavda bilmem kaç almış, çok uzağa gider, en yükseğe zıplarmış, kariyeri doluymuş filan, bunlar en arkadan gelir!..
Cami hoparlöründen kayıp çocuk arar gibi çok önemli bir göreve ilânla adam aramak neymiş? İşte bu fark yüzünden onlar geriliyorken, biz küresel güç oluyoruz!..
Tosun Paşa filminin o unutulmaz sahnesini tekrar hatırlatalım: Malûm, Tosun Paşa rolü oynaması istenen Şaban bu işi becermekte zorlanınca, Lütfü ona nasıl davranacağını öğretmek ister... Lütfü, "Paşa dediğin sert bakışlı olur" der, Şaban da bakışını ona göre ayarlamaya çalışır... Lütfü devam eder: "Dik, mağrur, yiğit, atılgandır..."
Şaban buraya kadar Lütfü''nün yaptıklarını başarıyla tekrarlar... Ama son sahnede film kopar... Çünkü Lütfü, ellerini gözlerinin önünde fırıldak gibi çevirir ve ileriyi işaret ederek "Tosun Paşa''nın gözleri ateş saçar" diye seslenir... Bunun üzerine Şaban, "Lütfü Bey! Ben hepsini yapıyorum da gözlerimden ateş çıkaramıyorum. O nasıl oluyor acaba?" deyince Lüftü zıvanadan çıkar...
İşte bize gözlerinden ateş çıkaracak yöneticiler lâzım!.. O da ilânla bulunmuyor!..