Yetişene kadar her şeyi yıktılar!..
12 Haziran milletvekili genel seçimleriyle uğraşırken, hay huy içinde ve boş vaatlerle kafalarımız doluyor.
Etrafa bakamıyoruz.
Sanki, boş vaatlerde bulunanları tanımıyormuşuz gibi “vaat biriktiriyoruz.”
Bir önceki genel seçimde (2007) 11 milyon, son referandumda ise (2010) 13 milyon seçmen sandığa gitmedi.
Mevcut politikacılar milyonlarca insanımızı sandığa götüremiyor.
Onları cezbedecek yeteneği gösteremiyor.
Şimdi herkes yine kendi “oyun sahasında”, kendi taraftarına sesleniyor.
Yani, top aynı alanda dönüp duruyor... Dar alanda kısa paslaşmalar!..
Selanik’te Sonbahar!
Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı cephelerinde iken Çalıkuşu’nu okuyordu.
Ondan esinlenerek, bu gürültü içinde etrafa bakmak istedim.
Ortalıkta Atatürk’ün adı anılmaz iken, oy getirmez inancıyla siyasette Atatürk yok edilirken, korkutulan toplum da gıkını çıkarmazken, bir magazin sayfası gözümüzün içine giriverdi.
Yazarlar, aydınlar pısmışken, Ayşe Arman’ın yazar Tuna Kiremitçi ile yaptığı röportaj bizleri utandırdı.
Utandırmalı.
Bu korku ve vazgeçmişlik ortamında, milletvekili koltuğu kapmak için oportünizme sığınılmışken Tuna Kiremitçi’nin “Selanik’te Sonbahar” kitabı çıkageldi. (Kendi yazdığım Atatürk röportajlarını -Bırakmayı Düşündüm- asla unutmuyorum.)
Cumhuriyete ağıt!
Konuşması gerekenlerin üstelik seçim ortamında sustuğuna ve “Atatürk’ü savunmak zorunda değilim” gibi tırmalayıcı sözlerine tanık olurken, bir “aşk yazarının” cesareti alkışlanmalı.
Okuyarak teşvik edilmeli.
Sessiz ve umulmadık Atatürkçülerin var olduğunu herkese söylemeli.
“Aşk yazarı”, genç kalem Kiremitçi’nin açıklamaları, magazin sayfalarında yitip gitmemeli.
Bakınız, “Selanik’te Sonbahar” kitabını anlatırken Ayşe Arman’a neler söylüyor Kiremitçi:
- “Bu romanın benim için ikinci önemi, cumhuriyete ağıt olması.
Bizler, Atatürk Cumhuriyeti’ne yararlı olalım diye büyütüldük. Ama yararlı olabilecek hale gelene kadar her şey yıkıldı ve yeni bir cumhuriyet kuruldu. Bunu kuranların da bize değil, kendi yetiştirdikleri insanlara ihtiyacı vardı. Hatta, bizim ortalarda dolaşmamızdan hoşlanmıyorlardı.”
- “Artık Atatürk Cumhuriyeti’nde yaşamıyoruz.
Adına ister ’Yeni Türkiye’diyelim, ister başka bir isim takalım, şimdi başka bir konseptin içinde olduğumuz muhakkak.”
- “Başka bir ulusun uydusu olmamız mümkündü tabii. Ulusal bilincimiz olmayacağı için sisteme daha rahat entegre olur ve vahşi kapitalizmi dibine kadar yaşardık.
Ama millet olmak böyle bir şey değil. Milletler, kimliklerini kazandıkları ölçüde evrenselleşip, hürmet görürler.
Burada mesele, değerler piramidinin en üst basamağına parayı mı yoksa başka bir şeyi mi koyduğun.
Türk ulusu tercihinin ne olduğunu zaten Kurtuluş Savaşı’yla göstermiş.”
Ankara hâlâ 12 Haziran’da tercihini gösterecek insanlara ve adaylara sahip.