Yerin yedi kat altına girmek…

Hakkındaki "FETÖ mensuplarıyla işbirliği, ortaklık" iddialarına karşılık, "FETÖ" denilen yapılanmanın "Ergenekon" yaftalı kumpasında gözaltına alınmış olmayı (9 gün sonra salıverildi ama olsun) bir "meşruiyet delili" gibi kullanan Sinan Aygün, CHP'li Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş hakkındaki "rüşvet" iddialarını, söz konusu kumpasa maruz kalanlara haysiyet cellatlığı yürüten basın-yayın araçları arasında belki de en sınır tanımayanı olan "Akit"in televizyonunda konuşuyor!

Absürtlükte zirve.

***

Diyor ki;

"Ben bunlardan iskan miskan almam… Ben Çevre Bakanlığı'na sığınacağım. Çevre Bakanlığı devlete bağlı bir kuruluştur. Ben kendimi önce Allah'a sonra devlete teslim ediyorum."

Belediye nereye bağlı?

"Bunlar" dediği, Ankara Büyükşehir Belediyesi.

"Seçilmiş" belediyeler ağaç kovuğundan çıktılar ;"devlet" dışılar! Ama, AK Parti Genel Başkanı tarafından "atanmış" olan Bakan Bey, devletin ete kemiğe bürünmüş hali!

Yargı peki?

Sayın Aygün, evvelce kendisini teslim ettiği ve inşaatını durdurması yönünde karar alan yargıyı da "devlet"ten saymıyor olabilir mi?

Öyle ya, "devlet"ine bu kadar bağlı ve güven içindeki birinin, mahkemeyi kaybettiği halde inşaata devam etmesinin bir açıklaması olmalı değil mi?

***

Türkiye Cumhuriyeti bir "hukuk devleti" ise; Ankara Mimarlar Odası, o kulelerin imarıyla ilgili konuyu yargıya taşıdığı an itibarıyla, Sayın Aygün, isteyerek veya istemeyerek "devlete teslim" olmuş artık zaten.

"Devlet" de ona şunu demiş:

-Bu böyle olmaz. Ben, tam da darbe girişimi günü emsali yükseltilen bu imar planını da, ruhsatı da iptal ediyorum.

İtiraz yolu, merci belli; daha hangi devleti arıyor kendini emanet edecek anlamadım ki!

"Hukuk Devleti"nin üstünde, bakanlıkların emrine amade başka bir devlet mi var yoksa?

Biz temizleniyor diye sevinirken, "hukuk devleti"nin içinde başka bir devlet mi yapılanıyor tarikat-cemaat liderlerinin elini öpmeye teşne siyasilerin egemenliğinde?

***

Sonra, tam olarak soruna ettiği, rahatsız olduğu konu ne Sayın Aygün'ün; kendisinden rüşvet istenmesi mi, yoksa büyükşehir belediyesinin kulelerini mühürlemiş olması mı?

Hayır bilelim de ona göre tartışalım; zira konu "rüşvet" ise, Mansur Yavaş'a gelene kadar önce kendisinin cevaplaması gereken bazı sorular var:

Kendisinden "rüşvet" istenmesinden bu kadar rahatsız olduysa, neden hemen o gün ortalığı ayağa kaldırmadı mesela? Üstelik de elinde rüşvetin/rüşvet talebinin belgesi bulunduğunu iddia ettiği halde!

Sahi, "Elimde kayıt var açıklarım ha" demenin karşılığı nedir hukuk dilinde; tehdit olabilir mi?!

Yine "rüşvet" başlığı altında gündemde kalmaya devam edecekse eğer bu konu; o mahkeme kararını, kim ve neyin karşılığında karardan aylar sonra bildirdi büyükşehir belediyesine; böyle bir riski babasının hayrına almamıştır herhalde!

***

Son tahlilde…

Bir tarafta, seçim kampanyası boyunca benzeri iddia ve iftiraların hedefi yapılmış, "Kendisine karşı sahtecilik yaptığı, özel hayatının gizliliğini ihlal ettiği, şantaj yaptığı için hakkında mahkûmiyet kararı bulunan, aynı zamanda çocuk pornocusu da olan tescilli bir ahlaksız ve sahtekar"ın beyanları üzerinden lince uğratılmış ve rakiplerinin, iktidar sözcülerinin, bakanların bütün suçlamalarını hem hukuk nezdinde, hem de vicdanlarda bertaraf ederek seçilmiş, seçildikten sonra da sadece Ankara değil ülke genelinde bir güven timsaline dönüşmüş olan Mansur Yavaş.

Diğer tarafta, -Yavaş'ın suç duyurusundan sonra her birinin dava konusu olacağı anlaşılan tartışmalı ortaklıklar, ilişkiler bir yana- daha dün, bir gazetecinin bu "rüşvet" iddiasıyla ilgili olarak kendisine yönelttiği "25 Milyon lirayı ceplerine indirmek için mi istediler?" sorusuna bile, "Hayır, öyle bir şey yoktur" cevabını veren Sinan Aygün.

Hukuk elbette son sözünü bu ölçülere göre söylemeyecektir ama toplum vicdanında çekilen bu fotoğrafın bu olduğu da ortada.

***

Her aşaması ayrı garabet olan bu trajikomiklikler manzumesini, bana kalırsa en iyi yine Sayın Aygün özetledi:

- Yerin eksi yedi kat dibine girdik!

Ne dersiniz;

Pek çok kimse açısından gelinen hal de bu değil mi?

Yazarın Diğer Yazıları