Yerel yönetim çıkmazı
Hazırlanmakta olan Yerel Yönetimler Paketi, Türkiye’de 2003 yılından beri gündemde olan bir konudur. Bu yasanın asıl amacı, yerel yönetimlerin mali ve hukuki açıdan kazanacağı yetkilerle halkın ihtiyaçlarını daha iyi karşılayabilmesine imkân sağlamaktır. Ancak çeşitli defalar üzerinde çalışılan ve bir paket olarak oluşturulan bu proje, baştan itibaren AB normlarına uyum sağlayabilme gerekçesiyle, Türkiye’nin şartları dikkate alınmadan hazırlanmış, bu durum Türkiye için vazgeçilmez bir özellik olan üniter yapının bozulması ihtimalini de beraberinde getirmiştir. Üniter yapının bozulmasının da, ülke güvenliği ve bütünlüğü açısından olumsuzluklar yaratacağı bilinmektedir.
***
Bu kapsamda hazırlanan son yerel yönetimler paketi, bir proje olarak kamuoyunun gündemine getirilmiştir. Yeni anayasa çalışmalarında dikkate alınacağı anlaşılmaktadır.
Pakete bakıldığında il düzeyinde tek bir yerel meclis olacağı, önce öğretmen daha sonra da doktor ve sağlık çalışanlarının bonservis uygulamasıyla il içinde yer değiştirebileceği, hata işe alınmalarının da yerel yönetim kanalıyla yapılacağı, kültür, turizm, spor, çocuk esirgeme kurumu, bayındırlık hizmetleri gibi konularda yetkinin yerel yönetimlere bırakılacağı görülmektedir. Ayrıca vergi ve harç koyma yetkisi verilmekte, belediye başkanının içişleri bakanı tarafından görevden alınması yetkisi mahkemeye ve yerel halka bırakılmaktadır. İl özel idareleri kaldırılmakta, görev, yetki, teşkilat ve gelir kaynakları belediyeye devredilmektedir. Yerel yönetimlerin yetkilerinin kısıtlanmasının önüne geçilmektedir. Genel bütçeden aldıkları pay iki katına çıkarılmaktadır. İçişleri bakanlığının da iç güvenlik ve yerel yönetim olarak bölünmesi önerilmektedir. Buna benzer birçok konuda yerel yönetimlerin yetkileri artırılmaktadır.
***
Yerel yönetimlerde reform adıyla gündeme getirilen bu projenin eyalet sistemini anımsattığı, bu sisteme geçiş için, daha önce ortaya konan istinaf mahkemeleri ve kalkınma ajansları yoluyla alt yapısının da hazırlandığı düşünülmektedir.
Projenin esasını, merkezi yönetimin yetkilerinin birçoğunu yerel yönetimlere devretmek suretiyle merkezi yönetim yapısından ademi-merkezi yapıya geçiş teşkil etmektedir. Bu yapı aynı zamanda başkanlık sisteminin de alt yapısını oluşturacak bir özellik taşımaktadır.
***
Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilmesi kapsamında, büyük ve orta ölçekteki ülkelerin küçük parçalara ayrılması, sınırların yeniden düzenlenmesi, bazı ülkelerin de içeride özerk yapılara dönüştürülmesi, böylece daha kolay kontrol edilebilecek bir yapı oluşturulması düşüncesinin gündemde ve geçerli olduğu görülmektedir. Yakın bölgemizdeki olaylar incelendiğinde bu yönde bir gelişmenin adım adım gerçekleştiği anlaşılmaktadır.
Türkiye’nin de aynı sürece girmemesi için, bulunduğu coğrafyanın, jeopolitik gerçeklerin, yapısının ve karşı karşıya kaldığı sorunların dikkate alınması gerekmektedir. Ayrıca bu hususların, Kurtuluş Savaşı sürecinde isabetle teşhis edilerek ülkenin kuruluşunda ortaya konan “Kuruluş Felsefesi”nin çok iyi değerlendirilmesi ve daima göz önünde tutulması önem arz etmektedir. Ülke şartları dikkate alınmadan, sadece yenilik, değişiklik, AB’ye uyum veya başka amaçlarla yapılacak çalışmaların, ülkenin varlığı, bütünlüğü ve güvenliğini sıkıntıya sokacağı bilinmelidir.
***
Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve etkili bir şekilde yetkili kılınması düşüncesinin, hem etnik temelde siyaset yapan siyasi partinin, hem diğer siyasi partilerin üyesi olmasına rağmen etnik aidiyetini ön planda tutanların, hem bunu Kürt meselesinin çözülmesi için olmazsa olmazlardan biri olarak görenlerin, demokratik özerkliği savunanların ve hem de özerk yapı isteyen terör örgütünün istekleri arasında yer aldığı da dikkate alınmalıdır.
Ulus devlet, üniter devlet ve laik devlet Türkiye Cumhuriyeti’nin temelidir. Bundan olacak sapmalar tehlikelidir. Yerel yönetim yaslarında yapılmasına ihtiyaç duyulan değişiklerin, yukarıda ifade edilmeye çalışılan hususlar gözetilerek sadece gerçek ihtiyaçlar çerçevesinde yapılmasında fayda görülmektedir. Konunun Türk Milleti’ne doğru bir şekilde anlatılması, siyasi partiler başta olmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan her Türk’ün görevidir.