Yeni Zelanda'dan Viyana kuşatmasına!

Yeni Zelanda'da iki camide katliam yapan canilerden biri, 70 sayfalık bir manifesto yayınladı. Manifesto, I. Murat'ı Kosova savaş meydanını gezerken hançerleyip öldüren Miloş'tan başlayıp, İkinci Viyana kuşatmasına hatta Osmanlı ordusunu mağlup etmiş, donanmasını yakmış komutanlara kadar çeşitli atıflarla dolu. Olayda kullanılan silahın üzerindeki yazılar da böyle.

Yine manifestoda Ayasofya'nın minarelerinin yıkılacağına, Boğaz'ın batısına yani Avrupa'ya geçen her Türk'ün öldürüleceğine dair tehditler yer alıyor. Tabii küfürler, hakaretler var. Tayyip Erdoğan'ı da düşmanlar arasında sayıyorlar.

***

Türkiye'de olaya tepki gösteren siyasiler, terörden, "İslamofobi ideolojisi"nden söz ediyor ama meselenin esasına girmiyor!

Bu saldırı, çok iyi planlanmış, arka planında tarih bilinci ve ciddi bir strateji olan, profesyonel eğitim verilmiş bir ekibin işidir.

Yeni Zelanda'da iki camide katliam yapılması ve hemen ardından Türklerin Avrupa'dan atılması projesinin propagandasına girişilmesi, çok yönlü bir istihbarat operasyonudur.

Nitekim Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, "Maalesef bu saldırı bir zirve noktası değil, aksine başlangıçtır ve arzu edilen şey kitlesel çatışmaların üretilmesidir. Zira terör, yarattığı etkiye değil tepkiye odaklıdır. Gözüme ilk çarpan, katliamın görsel tasarımının bir playstation oyunu formatında gerçekleştirilmiş olmasıdır. İslam karşıtlığının, bir gençlik motivasyonuna dönüştürülmek istendiği söylenebilir. Yani bu saldırıda hedef, izleyici gençler... IŞİD'in uyguladığı modele paralel bir yol izleniyor." diyor.

***

Ünlü İngiliz düşünür ve istihbarat servisi danışmanı Toynbee, "Tarihî güçler, atom bombasından daha patlatıcı olabilir" diyordu. İngiliz gizli servisinin tarihle ilgili istihbarat operasyonları yapması bu yaklaşımdan kaynaklanır.

Bu çerçevede AB temsilcisi Karen Fogg'un e-postalarında, "Kullanılacak Kuvvetler: Uyuyan Güzeller" ve "Tecrit edilecek Kuvvetler: Uyuyan Köpekler" ifadeleriyle birlikte "Türk tarihinin hakkından gelmek lâzım" dediğini hatırlamak gerekir.

2003 yılı başında, İzmir'de İsveç Büyükelçiliği'nin düzenlediği toplantıda "Türk Milleti diye bir millet yoktur" konulu ve İsveç Başbakanı Göran Persson imzalı bildiriler dağıtılmıştı.

Türk toplumu üzerinde, dünyanın önemli güç odakları tarafından, birbiriyle eşgüdümlü veya birbirinden bağımsız psikolojik harekâtlar uygulanıyor!

Hepsinin ortak hedefi, "Türk tarihinin hakkından gelmek"tir! Tabii bu hedefe yönelmiş millî kimlik düşmanı iş birlikçiler de Türkiye içinde gemi azıya almıştır!

Avrupa Birliği, destek olduğu arkeolojik kazılarla, ısmarlama sonuçlar elde ederek tarihi çarpıtmaya uğraşıyor. Bu amaçla çeşitli kitaplar da yazdırıyorlar ve Türkiye'den bir millet daha çıkarabilmek için büyük kahramanların veya tarihî şahsiyetlerin belirli bir etnik unsura mal edilmesini sağlamaya çalışıyorlar. Burada maksat, millet bilinci verilecek etnik grup için tarih uydurmaktır.

***

Bu saldırının hemen öncesinde Diyarbakır'da Ulu Cami'de bir araya gelen Türkiye Gençlik Vakfı mensubu gençlerin aslında tam bir provokasyon olan "ezana ıslıklı saldırı" gerekçesiyle yaptıkları açıklamada, "Ezan, bizim için Roma'nın, New York'un, Pekin'in, Tokyo'nun, Moskova'nın, Berlin'in, Paris'in ve yarım kalan hesabımız olan Viyana'nın fethine niyet tazelemektir. Ezan, dünyanın her yerinden mazlumların tek silahı, tutsak İhvan'ın özgürlük türküsü, Çeçen mücahitlerin zafer ezgisidir. Ezan, bu dünyanın çakılı manevi çivisi ve tüm Müslümanların kırmızı çizgisidir" denilmesi de manidardır.

Türk gençleri, uluslararası ilişkileri bu tür söylemlerle ifade ederse, Batılı güçlerin terör saldırılarıyla meydana getirmek istedikleri çatışma ortamına ve Türkiye'yi yalnızlaştırmaya hizmet etmiş olmaz mı?

Ne olur biraz aklınızı kullanın gençler!

Yazarın Diğer Yazıları