Yeni bir kurtuluş reçetesi ve lider...
Emekli general Nejat Eslen, çeşitli sorulara verdiği cevaplarda Türkiye’nin bugünkü durumunu ve ne yapması gerektiğini söylüyor:
"Mustafa Kemal Paşa Samsun'a çıktığında şartlar çok zorlu idi.
O, bu şartları Söylev'de anlatmıştı.
Şartlar zorlu idi ancak Mustafa Kemal Paşa inançlı ve karalı idi.
Kendisini çok iyi yetiştirmiş, okuduğu kitapları özümsemiş ve uygulayabileceklerini not etmişti.
Daha da önemlisi; Mustafa Kemal Paşa Samsun'a çıktığında onun ulusal amacı, stratejik hedefleri ve başarı için rasyonel stratejisi vardı.
Sadece ata yurdunu bozgunculardan, istilacılardan temizlemeyecekti; aynı zamanda Misakı Milli sınırları içinde, Türk Milleti'nin egemenliğini esas alan ulus devleti inşa edecekti.
Sonra da bu devleti çağdaş devletler seviyesine yükseltecekti.
Bugün de şartlar zor. Bugün iç cephe çökmekte. Bugün millet ümmete dönüştürülmekte.
Ve siyasetçiler umut vermemekte.
Ancak, artık Mustafa Kemal Paşa yok.
Olmayacak da.
Dönüp dönüp onu hatırlamanın, O'na sığınmanın, sızlanmanın faydası yok.
Bu siyasetçilerden ne köy olur ne de kasaba.
Bırakın sızlanmayı; inançlı, kararlı bir lidersiz toparlanmak mümkün değil,
Yeni bir kurtuluş reçetesi (stratejiisi) gerekli.
Ve bunu Atatürk olmadan başarmak zorundayız.
Geç kalmadan..."
***
Eslen, liderin önemini ise şöyle anlatıyor:
"Elini taşın altına koyacak olanları motive edecek, onları aynı amaç istikametinde yönlendirecek, onların başarılı olması için gereken stratejiyi tasarlayacak, uygulanmasını mümkün kılacak ve başarıyı garanti edecek olan liderdir.
Liderlik çağının kapandığı düşüncesine katılmam kesinlikle mümkün değildir.
Örnek mi? Günümüzde mevcut olan sorunların çözümü için herkesin elini taşın altına koyduğunu düşünelim.
Her kafadan farklı bir ses çıkacak, amaç birliği ve başarı sağlanamayacaktır.
Amaç birliğini sağlayacak, güçleri aynı istikamette birleştirecek olan liderdir.
Şefi olmayan bir orkestra düşünebilir misiniz?”
***
Eslen, şöyle bitiriyor:
"Türkiye günümüzde iki ciddi sorun ile karşı karşıyadır.
Birincisi, giderek zayıflayan iç cephedir.
İç cephenin çoklu sorunları vardır.
Siyasette yozlaşma ve aydınların ataleti, iç cephe sorunlarına dahildir.
İkincisi ise giderek yoğunlaşan küresel güç mücadelesini; kurulmakta olan yeni dünya düzenini anlama; tanımlama ve tedbirler geliştirerek uygulama meselesidir.
Bunun için jeopolitik akıl gerekir.
İç cephe güçlü olmadan; jeopolitik akıl geliştirmek ve uygulamak mümkün değildir."
***
Bu görüşlere eklenecek fazla bir söz yok ama şu kadarını söylemek gerekir ki Türkiye’yi yöneten siyasi kadrolar, küresel emperyalizmle yani ABD ile birlikte hareket etmektedir. Türk ordusuna operasyon, harp okullarının ve askeri liselerin kapatılması onların arzusuydu. Bunlar Sevr’de de vardı. Özelleştirmeler ABD ile birlikte İngiltere ve AB’nin dayatmasıydı. Türkiye’yi yağmaladılar. Bu tablo karşısında bile muhalefet, yeni bir kurtuluş iradesi ve stratejisi koymak gibi bir düşünceye hiç sahip olmadı. Seçimlerde iktidara gelmiş olsalar, küresel egemenlere teslimiyet değişmeyecekti... Seçimi asıl bu sebeple kaybettikten sonra bile kendi parti içi sorunlarına yoğunlaştılar. Bu sebeple, iç cepheyi güçlü kılacak, jeopolitik akıl geliştirecek bir kabiliyete sahip olmaları da mümkün değildir. Hayati riski bulunan hasta için “Allah’tan umut kesilmez” denilir ama burada böyle bir umut da yoktur. Zira bu yapının cumhuriyetin kuruluş felsefesiyle ilgisi bile kalmamıştır ki yeniden aynı enerjiyle ayağa kalkabilsin...
Millet ise var olma mücadelesini, genetik kod gibi muhafaza eder. Gaflet ve dalalet içine düşmüş olması bu kodları yok etmez. Milletin enerjisini kırmak için kim ne yaparsa yapsın, genetik kodlar kendiliğinden harekete geçer. Tabii büyük kan ve can kaybı olmadan, milletin kendisine gelmesi temenni edilir ama acı gerçekler de ortada...