YENİ ANAYASA VE HUKUK
Yeni anayasa için TBMM’de bir uzlaşma komisyonu oluşturulmuştur. Ayrıca sivil toplum örgütlerinin ve vatandaşların bu konudaki düşüncelerinin alınması maksadıyla internet siteleri de kurulmuştur. Siyasi partiler, parlamentoda yüksek nispette temsil durumunun bulunduğunu ve partilerinin seçim propagandalarında ve programlarında yeni bir anayasa yapılacağından söz ettiklerini gerekçe göstererek, mevcut meclisin yeni bir anayasa yapabileceğini ve buna ihtiyaç olduğunu belirtmişlerdir.
Çeşitli kuruluşlar hazırladıkları anayasa örneklerini komisyona göndermiş, belirli bir vatandaş kesimi de görüş bildirmiştir. Ancak üniversiteler bu konuyu ya önemsemediklerinden, ya önerilerinin dikkate alınmayacağını düşündüklerinden, ya da bir ifadeye göre çekindiklerinden fazla ilgi göstermemektedir. Siyasi partiler ise, ön şartlar ileri sürmektedir. İki siyasi parti, mevcut anayasanın değişmez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez maddelerinin aynen muhafaza edilmesini, bunlardan biri ayrıca Türk kavramının ve sözlerinin muhafaza edilmesini istemekte, bir diğeri bu maddeler kalacaksa yeni anayasanın bir anlamının olmayacağını ifade etmektedir. Bir diğeri de son anayasa referandumda kabul gören maddelerde değişikliğe gidilmemesini ve çalışmaların kısa sürede sonuçlandırılmasını talep etmektedir. Bunlar ön şartlardır. Diğer konular ise daha gündeme gelmemiştir.
Bazı siyasi partiler, görüşmelerde sonuna kadar masada olacaklarını belirtmişlerdir. Ancak uzlaşma olmadan masada kalmanın bir anlamı da olamayacaktır. Bu durumda siyasi partilerden bir kısmı ya masadan kalkacaklar, ya şartlarından vazgeçecekler, ya da tavsiye edildiği üzere, kısa, ideolojisiz ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası olmaktan çok uzak bir metin üzerinde mutabakat sağlama durumunda kalacaklardır. Gelişmeler ve beklentiler uzlaşmanın kolay olamayacağını göstermektedir. Bir diğer olasılık da son tahlilde, uzlaşma sağlanamıyor gerekçesiyle konunun öncülüğünü yapanların, inisiyatifi ele alarak doğrudan kendi hazırladıkları anayasa metnini meclisten geçirerek referanduma sunması olacaktır.
***
Yeni bir anayasa için ileri sürülen gerekçe, mevcut anayasanın askeri bir anayasa olduğu, sivil bir anayasa hazırlanması gerektiği anlayışıdır. Ancak bu anayasa halktan %91,37 güvenoyu almıştır. Bugüne kadar maddelerinin yarısına yakını değiştirilmiş, bir kısmı da kaldırılmıştır. Dolayısıyla bunun tamamen 1982 anayasası, askeri veya sivil anayasa olarak nitelendirilmesinin doğru bir yaklaşım olamayacağı düşünülmektedir. Üstelik bu anayasayı bir kurucu meclisin hazırladığı da dikkate alınmalıdır.
Yeni bir anayasa yapılmasının halkın önceliği olmadığı kanaati hâkimdir. Ancak bu konu, psikolojik propagandayla beyinlere yerleştirilmeye çalışılmış, vatandaş anlasa da anlamasa da sorulduğunda “gerekiyormuş” denilecek hale getirilmeye ve beklentisinin olduğu imajı verdirilmeye çalışılmıştır. Bu anayasanın, devletiyle ve milletiyle bir sorunu olmayan, ülkesini sevmeyi ön planda tutan, düzgün yaşayan vatandaşlar nezdinde bir problem olarak görülmediği ve ülkenin de 30 yıldır bu anayasayla yönetildiği bir gerçektir. Anayasa, teknik bilgi isteyen hassas bir konudur. Halkın ilgi alanı değildir. İnternet yoluyla gönderilen görüşlerin çoğunun dikkate alınması mümkün değildir. Ayrıca ülke, anayasal sistemin işlemez hale geldiği bir durumla da karşılaşmamıştır. Anayasa mecbur kalmadıkça yenilenmez, hatta sık da değiştirilmez. Aksi halde seçimlerde üstünlük sağlayan her siyasi parti kendine göre yeni bir anayasa yapmaya kalkar.
Yeni anayasa için iyi niyetle hareket edenler bulunabilir. Ancak yeni anayasayı içeriden; ulus devlet ve üniter devletle sıkıntısı olanların, cumhuriyetin ilkelerinin kendi ideolojileriyle uyum sağlamadığını düşünenlerin, kendi görüşlerine göre bir sistem öngörenlerin veya “ne olursa olsun sırf yenisi olsun” diye inat edenlerin daha çok benimsediği ve azınlıkta olmalarına rağmen seslerinin diğerlerinden daha çok çıktığı görülmektedir. Dışarıdan ise, Türkiye’nin daha kolay kontrol edilmesine imkân yaratacak bir anayasaya sahip olmasını isteyen başta ABD ve AB olmak üzere dış güçlerin bu konuya hassasiyet gösterdikleri dikkat çekmektedir.
Bu kapsamda yapılacak yeni bir anayasanın, Türkiye Cumhuriyeti’nin dönüşümünü sağlayarak, esas itibariyle ulus/ulusal devleti (milli devleti) erozyona uğratma, cumhuriyetin değerlerini zayıflatma, bunun da bir beka (varlığı devam ettirme) sorunu yaratma ihtimalini ortaya çıkarabileceği düşünülebilir.
***
mli bir konu da mevcut meclisin hukuken yeni bir anayasa yapma yetkisidir. Yüce meclis, mevcut anayasaya göre yapılan seçimlerle oluşturulan meclistir. Anayasa milletvekillerine, anayasaya uygun kanun yapma ve yönetme yetkisi vermiştir. Meclis ve milletvekilleri, varlığını ve meşruiyetini mevcut anayasadan almaktadır. Üstelik milletvekilleri, mevcut anayasaya göre yemin etmişler ve yeminlerinde, “anayasaya sadakatten ayrılmayacakları” taahhüdünde bulunmuşlardır. Meclisin anayasada ancak usulüne uygun olarak değişiklik yapma yetkisi bulunmaktadır. Bu hukuki belirsizlikten dolayı yeni anayasa için ortak aranmasına ve dikkate alınacak olsa da olmasa da toplumun tüm katmanlarının katılımının sağlanmasına çalışıldığı düşünülmektedir.
Hukuk ve anayasa tekniğine vakıf olanlar, yeni bir anayasa için, önce 175. maddede anayasanın yeniden yapılmasına ilişkin değişiklik yapılması, bunun referanduma sunulması, kabulünden sonra bir kurucu meclis seçilerek oluşturulması, bu kurucu meclisin yeni bir anayasa yapması ve bunun referanduma sunulması gerektiğini tavsiye etmektedir.
Sonuçta yeni bir anayasa yapılması, meşru olan anayasanın hukuki olmayan bir şekilde ortadan kaldırılması olarak algılanabilir. Bu durum yüce meclisin itibarını zedeleyebilir. Gelişmeler ve görüşmeler ülkede yeni bir gerginlik ortamının doğmasına da sebebiyet verilebilir. Bu nedenlerle yeni anayasa yerine, yapılan çok fazla ve aceleye getirilen değişikliklerle insicamı ve bağlantıları bozulan ve kuvvetler ayrılığı prensibi sakata uğrayan mevcut anayasanın, usulüne uygun olarak ve iyi bir niyetle gözden geçirilmesinin, ihtiyaçları da karşılayacak değişikliklerle insicamının sağlanmasının ve bir redaksiyona tabi tutulmasının daha doğru olacağı değerlendirilmektedir. Ortaya çıkabilecek mahsurları giderebilmek ve sıkıntı yaratmamak için, konunun bu yönleriyle de düşünülmesinde fayda görülmektedir.