Yaşlı adamın müthiş performansı

100 yaşında kaybettiğimiz gazeteci-yazar Hıfzı Topuz, emeklilik yıllarının nasıl değerlendirileceği konusunda sadece bize değil tüm dünyaya örnek olabilecek bir isimdi.

Araştırma, anı, roman, öykü dallarındaki 51 kitabının 38’ini 70 yaşından sonra yazmıştı. Üstelik bunlar sıradan eserler değildi. Her biri onlarca baskı yaptı.

96 yaşındayken Anadolu Ajansı muhabirine yazarlık serüvenini şöyle anlatmıştı:

“Yazmaktan hiç bıkmıyorum. Bazen yazmaya oturduğum zaman saate falan bakmıyorum, akşam olmuş karım beni yemeğe çağırıyor, öyle kalkıyorum. Yazı beni öyle sürüklüyor ki hiç farkına varmıyorum. Çok zevkli bir iş. Ben elle yazarım, sekreterim onları bilgisayara geçirir. "

...

Gazetecilik yılları da çok parlak geçmişti. Anadolu’yu işgale kalkışan Yunan ordusunun Başkomutanı Trikupis’le yaptığı ve Akşam gazetesinde 1952 Nisan’ında yayımlanan röportajı tarihle ilgili yazılan birçok kitapta kullanıldı.

Bu röportajda Trikupis özetle şunları söylemişti:

“26 Ağustos 1922 sabahı Türklerin beklenmedik taarruzu ile karşılaştık. Bu bizim için muazzam bir darbe oldu. İzmir’deki birliğimizden takviye istedim ama göndermediler. Cephe çökmüş ve mağlup olmuştuk. Birinci Dünya Savaşı’nın başından beri durmadan savaşan asker yorgundu. Kimsede savaşı sürdürme isteği kalmamıştı. Ordunun morali bozuktu. Kaçmayı denedim olmadı, yakalandım.

Önce Garp Cephesi Komutanı İsmet İnönü’nün yanına gittik. İnönü de beni başkomutanlığa götürdü, Atatürk’e tanıttı. Atatürk’ün o anda bana söylediği sözleri hiç unutamayacağım. ‘Üzülmeyin generalim’ dedi, ‘Siz görevinizi sonuna kadar yaptınız. Askerlikte yenilmek de vardır. Napolyon da savaş kaybetmiş esir olmuştu. Burada kendinizi esir durumda saymamanızı rica ederim. Konuğumuzsunuz. Yakında her şey düzelecektir. Buyurun istirahat edin.’

Atatürk’ün bu ince ve nazik davranışı karşısında rahatladım, moralim düzeldi. Bu büyük komutana karşı içimde bir hayranlık duymaya başladım.

Sonra bizi Kayseri’nin Talas bölgesinde kurulan bir esir kampına sevk ettiler. Bir yıla yakın orada kaldık. Türkiye ile Yunanistan arasında esirlerin karşılıklı değişimi konusunda anlaşma imzalandı. Biz de memleketimize döndük.

Yunanistan’ı Anadolu savaşına sürükleyenler yargılandı ve kurşuna dizildiler. Orduda tasfiyeye gidildi. Ben görevime devam ettim. 1928’de emekliliğimi isteyerek ordudan ayrıldım.

Şimdi artık itiraf etmekten çekinmiyorum. Bizim Anadolu savaşında hiçbir menfaatimiz yoktu. Biz yabancı devletlere alet olduk. Sizden de, bizden de bunca insan öldü. Hata idi Anadolu hareketi. Hem de muazzam bir hata...”

...

Hıfzı Topuz; Sabahattin Ali’den Rıza Tevfik’e, Vâlâ Nurettin’den Halit Fahri Ozansoy’a, Nazım Hikmet’ten Yakup Kadri Karaosmanoğlu’na, Necip Fazıl Kısakürek’ten Esat Mahmut Karakurt’a, Yaşar Kemal’den Aziz Nesin’e, Çetin Altan’dan Melih Cevdet Anday’a, Nadir Nadi’den Samet Ağaoğlu’na, Abidin Dino’dan Fikret Mualla’ya birçok ünlü ismi yakından tanımış, onlarla ilgili değerli anılar biriktirmişti.

Kitaplarından “Eski Dostlar”da da bu değerli isimlerle yaşadıklarını anlatmıştı.

...

Gerçekten çok önemli bir aydınını kaybetti Türkiye.

Tek teselli verimli, mutlu ve uzun bir hayat yaşamış olmasıdır.

Yazarın Diğer Yazıları