Yargıç mı, yoksa kanunlar mı?
Anayasa ve yasaları değiştirme çalışmaları devam ederken, kimsenin üzerinde durmadığı bir konuyu konuşalım.
Hâkim ve savcıların “meslek etiği” konusunu.
Yasa ve anayasa değiştirmek, “yargıç davranışından” daha mı önemlidir?
Bu soru, bence “güncel adalet” için çok önemli.
Çünkü halkın karşılaştığı, muhatap olduğu günlük olaylar ve adliyelerdeki tutum ve davranışlar bizleri ilgilendiriyor. Hukuk üst yapısını düzenlemek, ama alt yapıdaki sıkıntıları çözmemek halk açısından hiçbir anlam taşımıyor.
“İyi hâkim varsa,
kötü kanun yoktur”
Bu konuda kafa yormuş ve bilimsel çalışma yapmış uygulamacı hukukçular var. Celil Demircioğlu, Zeki Kaner ve Rüveyda Kaner “Hakimlik-Savcılık Meslek Etiği” adlı ortak bir kitap çalışması yapmış.
Kitabın yazıldığı tarihte görevde faal hâkim ve savcılık yapan yazarlar soruyor:
“Acaba Yargıç mı, yoksa kanunlar mı daha ön planda yer almalıdır?”
Sözü onlara bırakıyorum:
Eskilerin, “Kötü aletlerle iyi sonuca ulaşılamaz” şeklinde güzel bir deyişi vardır. Yargıcın adalet dağıtımında başarılı olması, iyi kanunlara ve kullanılacak alet ve malzemeye bağlıdır.
Türkiye’de hâlen yürürlükte olan 15.000’in üzerinde kanun vardır. Bu kadar çok kanunu vakıf olabilmesi için hâkimin araç-gereç-teknolojik donanım ve destek bakımından çok iyi konumda olması gereklidir.
İyi kanunlar vicdanın yazılı şeklinden ibarettir.
Fakat, “İyi hâkim varsa, kötü kanun yoktur.” Ancak, “hâkiminiz kötüyse, iyi kanun bulamazsınız!”
Yani, siz ne yaparsanız yapın, neyi değiştirirseniz değiştirin, sonuçta önüne gideceğiniz hâkim önemlidir.
Napolyon’un gerçek zaferi!
Kitaptan devam ediyorum:
Napolyon Bonaparte, “40 savaş kazandım, bir Waterloo hepsini silip götürdü. Benim gerçek zaferim, Fransız Medeni Kanunudur” demiştir.
Hukuk düzeni, örgütlenmiş adalettir. Bu itibarla yasal metin, adil olmak zorundadır. Adaletsiz hukuk yanlış hukuktur.
Adalet; her nimeti layık olduğu yere oturtmaktır.
Adil yargılamanın unsurları açıktır. Buna göre davanın;
- Kanunla kurulan,
- Bağımsız ve tarafsız,
- Mahkeme önünde,
- Makul sürede,
- Açık duruşmada görülmesidir.
Bir de Türkiye’nin bugünkü durumunu düşünün.
Etik: Kirlenmeyi önleyen filtre!
Etik; onsuz olmazsa olmaz bir değerdir.
Kirlenmeyi önleyecek filtre etiktir.
Mağdurun da, mazlumun da, hakkını aramak için son geleceği yer Adliyedir. “Et kokmasın diye tuzlarsınız, ama, ya tuz kokarsa?”
İşte tuzun kokmaması için etik elzemdir. Etik olmadan; hukukunuza, yargınıza, hâkim-savcınıza, özünüze, mesleğinize göz kulak dahi olamazsınız.
Etik; bir bakıma, dışımızdaki hukukun da, içimizdeki hukukun da vicdanıdır ve temiz vicdanların hukukudur.
***
Burada hukuk ve etik konusunu özetlemeye çalıştım.
Hukuku, “adalet sağlamak” yerine “kırbaç” gibi kullanmak isteyenler her zaman olacaktır.
Vicdanlar temiz olmazsa yapılacak bir şey var mı?
İyi pazarlar.