Yaralar bile kapanmamışken…
Yıl Eylül 2015
Yaşım 25. Şırnak'ın Gabar Dağı eteklerindeki bir köy okuluna atandım.
Hayaller, umutlar, hedefler, gelecek planları derken Gabar Dağı manzaralı köyün lojmanına yerleştim. Haftamız dolmadan, gece yarısı bir gürültü koptu. Açtık perdeyi teröristler askeri üs bölgesine saldırıyor. Böyle bir durumda sayılarını ancak karanlığı delip geçebilen mermilerden anlıyormuşsunuz. Gelenler sayılamayacak kadar çok gelmişler. Korku deseniz. Gram yok.
Bir şeyleri değiştirebilmek uğruna gelmişim. Neyse sonra kapı çaldı. Gelen bir öğretmen arkadaş, ikinci yılını doldurmuş tabii "Alt kata gidiyoruz hocam" dedi. "Bir bildiği vardır diyerek" alt kata gittik. Lojmandaki bütün öğretmenleri toplamış ama meğer onun da bir bildiği yokmuş. Sadece bulunduğumuz dairenin çatışma gören bir penceresi yok diye, kör kurşun bizi bulmaz diyerek getirmiş bizi oraya.
Ağlayanlar, istifa edeceğini söyleyenler, çaresizlikten Ankara'da tanıdığını arayanlar, ailesiyle vedalaşanlar her şey yaşandı o gece. Derken bir öğretmen arkadaşımız pencereden kalaşnikoflu insanların lojmana doğru geldiğini görünce "Geldiler" diye bir feryat kopardı. Lojmanın ana kapısının açılış sesi hala kulaklarımdadır. İçimizden birisi "Işıkları kapatın burada olduğumuzu bilmesinler" deyince ışıkları söndürdük. Hala bu durum aklıma gelince gülerim. Çünkü bulunduğumuz dairenin önünde 25 çift ayakkabı varken, biz orda olduğumuz bilinmesin diye sessizlik içindeydik.
Lojmana gelenler teröristler değilmiş. Köylüler lojmanı korumak için gelmişler.
Çatışma iki saat sürdü. O gece bize de üs bölgesindeki askerlere de bir şey olmadı. Sonrasında hiçbir öğretmen arkadaşımız istifa etmedi.
Şırnak'ta 3 yıl görev yaptım. Midyat Emniyet Müdürlüğü'nde pasaport aldıktan 6 gün sonra bombalandı. 6 aylık hamile olan polis memuru Nefise Özsoy ile birlikte 4 kişinin şehit olduğu gündü. 2016 ara tatilinde memlekete giderken biz geçtikten sonra Dargeçit'te kontrollü mayın patlattılar. 2017'de karneleri dağıttıktan sonra Van'a gittik. Her zaman kullandığımız Batman yolu yerine kısa, kötü yol olan Siirt yolunu kullandık. O gün kullanmadığımız yolda PKK'nın saldırısı ile Aybüke öğretmen şehit oldu. Askeri üs bölgelerine, hendek olaylarının yaşandığı yerlere gittim. Sayısız olay yaşadım.
Hiçbir maddi ve manevi karşılık beklemeden bir kısa film, bir tanıtım filmi, bir belgesel çektim. Her öğrencimin sofrasına oturmuşluğum vardır. En güzeli de bana baktıklarında yüzleri gülen güzel öğrenciler yetiştirdim.
Çekmiş olduğum kısa filmin sonunda da belirttiğim gibi "Memleketi sen mi kurtaracaksın' diyenlere bakmayın. Bir kişi değil memleketi; dünyayı bile değiştirebilir. Siz yeter ki isteyin…"
Link:
***
Bu mektubu çözüm sürecinin sonunda hendek döneminde bölgede öğretmenlik yapan Mustafa Yıldırım göndermişti…
Şimdi yeniden çözüm süreci güzellemeleri başladı, Savunma Bakanı çözüm sürecindeki aklı övdü, yeniden sonradan nereye çıkacağı tam da bilinmeyen reformlardan bahsedilmeye başlandı ve dönemin etkili Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da malûm çıkışı yaptı ya, bu mektup üzerinden de bir hatırlatma yapalım istedim.
Ağzını büzüşünden 'Ömer' diyeceği anlaşılan yetkili isimler artıyor bu aralar… O hendekler kapanmış ama o hendekler yüzünden şehit düşen 800 vatan evlâdının bıraktığı yaralar taze dururken…