Yanıla yanıla doğruyu bulma
Yönetimin, bazı önemli iç ve dış politika ve uygulamalarında genellikle hata yaptığı, bunların sakıncalarını gördükten, bazen de kendisi zarara uğradıktan sonra doğruya yöneldiği müşahede edilmektedir.
Devlet yönetimi hata kabul etmez
Devlet kademesinde olmayanların yaptığı hatalardan kendisi veya etki alanındaki kişi ve kurumlar zarar görür. Devlet kademesinde bulunanların yaptığı hatalardan ise, devletin tümü, ülke ve millet zarar görür. Eğer bu hata güvenliği ilgilendiren konularda olursa, ülkenin bekası ve geleceği tehlikeye girer. Ülke, menfaatlerini koruyamaz hale gelir.
Bu nedenle, politika, karar, strateji ve uygulamalarda, rejimi ve sistemi tehlikeye atacak ideolojilere, yaklaşımlara, ihtiraslara yer verilemez. Duygusal hareket edilemez. Kin, nefret ve öfkeyle hareket edilemez. Fevri hareketlerden kaçınılır. Muhakeme etmeden aceleyle verilecek kararların zarar getireceği hesaplanır. Devlet adamlığı ve yönetimi bunu gerektirir.
Yönetimin bugüne kadar yaptığı hatalardan, yanlışlığını ve zararlarını gördükten sonra geri döndüğü bilinmektedir. Son örneklerinin de, her yönüyle FETÖ, Rusya ve şimdi de Suriye olduğu dikkat çekmektedir.
TSK'yla ilgili alınan kararlar yeniden gözden geçirilmeli
TSK'nın yapısı, personeli ve konuşlanmasıyla ilgili alınan kararlar, yukarıda açıklanan nedenlerle yeniden gözden geçirilmeye muhtaçtır.
Yapılanma çalışmalarının önceden yapıldığı, bekletildiği ve darbe girişiminden istifadeyle uygulamaya konulduğu bilinmektedir. Ancak demokratikleşme adıyla yapılan bu çalışmaların, Türkiye'nin bulunduğu coğrafya ve jeopolitik durum gözetilmeden, TSK'nın tarihi geçmişi, özellikleri ve teamülleri dikkate alınmadan, sadece örnekleme metoduyla yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle zaten yanlış olan yeni yapılanmanın, tepki ve telaşla yürürlüğe konulması da bu yanlışlığı katlamaktadır.
Kuvvet komutanlıklarının ve bazı tesislerin MSB'ye, Jandarma'nın tamamen İçişleri Bakanlığı'na, GATA ve asker hastanelerinin Sağlık Bakanlığı'na bağlanmasının hata olduğu açıktır. Bunun, gücü dağıtmak, bölmek için yapıldığı, Genelkurmay ve Kuvvetleri yükten kurtarmak için uygulamaya konduğu söylenmektedir. Harp Akademileri, Harp Okulları, Askeri Liseler konularında alınan kararların da yanlışlığı ortadadır. Bu durum, toptancı bir görüşle, "ben iktidarım, muktedirim, yaptım, oldu" mantığıyla hareket edilemeyecek kadar ciddidir. Mutlaka yeniden istişare edilmesine, değerlendirilmesine ihtiyaç vardır. Zararının görülmesi beklenemeyecek, görüldüğünde geri dönülmesi mümkün olamayacak kadar önemlidir.
Aynı şekilde askeri kışlaların ve bunların içindeki çok kıymetli ve yerine konması çok büyük emek, zaman ve maliyet alacak tesislerin kapatılması ve konuş yerlerinin değiştirilmesi de, sadece darbeyi önleme düşüncesindeki tepkiyle ve aceleyle alınan kararlar içindedir. Bunların yeni yerlerinde, bugünkü fonksiyonlarıyla çalışması için geçecek zaman içinde oluşacak zafiyetin de hesaplanmadığı anlaşılmaktadır.
Ülke güvenliğini ön planda tutmayan bu uygulamaların yeniden gözden geçirilmesi, bekamız ve geleceğimiz açısından elzem görülmektedir.
Darbe girişiminin günahı, tesise ve kışlaya yüklenemez
TSK ve onun personel ve tesisleri, potansiyel darbe tehdidi olarak görülmemelidir. Darbe girişimini TSK'nın tümünün üstüne yıkmanın doğru olmadığını yönetim de ifade etmektedir. Bu nedenle, atmak, kapatmak, kovmak, yer değiştirmek yerine, incelemek, ıslah etmek, düzeltmek esas alınmalıdır. TSK'yı itibarsızlaştırmaktan ve moralini bozmaktan vazgeçilmelidir. TSK'nın harbe hazırlanmasından bakanlar kurulunun sorumlu olduğu, bunun moral ve motivasyonu da kapsadığı unutulmamalıdır.
Devlet yapısındaki hiçbir kademede ve kurumda, laik, demokratik, Atatürk ilke ve devrimleri dışında bir düşünce olmamalıdır. Laik devlet yapısını değiştirerek yerine dini kuralara dayalı bir yönetim kurulmasını amaçlayan cemaat, tarikat anlayışına ve dini referanslara yer verilmemeli, yağmurdan kaçarken doluya tutulma tehlikesi bulunduğu dikkate alınmalıdır.