Ya devlet memnunsa!

Ermeni meselesinden açılım politikasına, arkeolojiden kültüre, süne zararlısıyla mücadeleden jeolojiye, depremden Suriye'nin iç işlerine kadar ne kadar konu varsa hepsi hakkında olağanüstü bilgilerle donanmış hanımefendi, devlete 'katil' demiş!..

Millî hassasiyeti olanlarda bir alınganlık bir alınganlık, sormayın gitsin!.. Sanki ilk defa devlet 'katillik'le itham ediliyor!..

İyi de katillikle itham edilenin, yani devletin sesi çıkmıyor!.. Devletin sesi hukuk yoluyla çıkar ama hiçbir alınganlık emaresi yok!..

Suat Başaran iyi yakalamış: "Hiç kimse devlete (!) sormuyor… Belki de devlet (!) memnun bu nitelemeden!.."

Gerçekten ya devlet memnunsa!.. Ya keyif alıyorsa!.. Ya karnı bütün bu suçlamaları afiyetle sindirecek kadar genişse!..

***

Hem devletimize ilk defa katil denmiyor ki!.. 1915 olaylarıyla ilgili 'katil' ve 'soykırımcı' olan hadi Osmanlı Devleti'ydi!.. 'Dersim' söz konusu olduğunda yine devletimize 'katliamcı' diye abanılmamış mıydı? Özür dilenmemiş miydi? Seyit Rıza 'evlâd-ı resul' ilân edilmemiş miydi?

'Bu suça ortak olmayacağız' kampanyası başlatıp, "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını pek çok yerde haftalarca süren sokağa çıkma yasakları altında fiilen açlığa ve susuzluğa mahkûm etmektedir... Sivil halka ağır silahlarla saldırmaktadır… Yaşam hakkını yok saymaktadır... Kasıtlı ve planlı kıyım yapmaktadır… Başta Kürtler olmak üzere tüm bölge halklarına katliam ve bilinçli sürgün politikası uygulamaktadır…" diyen akademisyenler tek tek beraat etmiyor mu?

Devletin boynuna 'katil' yaftası asıp, teröristlere ise 'Kürt siyasetinin önderleri' rozeti takanlara devlet hangi refleksi gösterdi?

Asit kuyularıyla, faili meçhullerle, beyaz Toroslarla suçlanan devlet ne kadar alınganlık göstermiş, kendi hukukuna ne kadar sahip çıkmıştı ki?

***

Ne tuhaf bir durum… Devlet, hâlinden memnun, şikayet etmek, sızlanmak bizim gibilere düşüyor!..

Hani muktedir partinin sözcüsü çıkmıştı bir canlı yayına "Yeni bir devlet kuruyoruz, beğenseniz de beğenmeseniz de" demişti…

Kim bilir haklıydı da bizler durumu tam fark edememiştik!.. Zaten ilgili hanım "Ben 90'lardaki devleti kastediyorum" dedi… Eski Başbakan da 'Dersim' üzerinden devlete çakarken 30'ların, 40'ların devletine hücum etmişti…

O zaman mesele kalmıyor demek ki!.. Devlete sövün sayın, yıl belirtin yeter!.. Şimdiki 'tek parti devleti'ne ve onun yöneticilerine bir şey demeyin yeter!.. Önceki devlet de, yönetenler de kum torbası yapılabilir!..

***

Bu nasıl bir devlet anlayışıdır?

Devleti yönetenlerden tek bir tepki yok… Televizyon kanalları kendilerine sürekli akredite…

Adliye teşkilatı hakareti duymuyor, görmüyor, gereğini yapmıyor…

'Katil' damgası yiyen devlet, sanki gerçekten suç işlemiş gibi başını öne eğiyor…

Hakaret, hakaret sahibinin yanına kâr kalıyor…

Dert etmek, öfkelenmek, refleks göstermek 'devlet-ebed-müddet' diyenlerin payına düşüyor?

***

Ne olurdu, gözü kara, idealist, yarını hesaplayan, kariyerini düşünmeyen bir savcı çıksaydı… "Bu devletin hukuku bana emanet… Ben sahip çıkmazsam, kim çıkacak" diye üzerine düşeni yapsaydı…

Bekliyoruz, hâlâ bekliyoruz ama devletin izzet ve şerefine sahip çıkacak ses pek çıkacak gibi durmuyor…

Yoksa, şu sözlerin sahibi sözcü haklı mıydı: "Yeni bir devlet kuruyoruz, beğenseniz de beğenmeseniz de…"

Yazarın Diğer Yazıları