Ya AKP kapatılır, ya Türkiye’nin haritası değişir!

1950-60 arasında Demokrat Parti’nin iktidar döneminde, partinin il başkanları valilerden, ilçe başkanları kaymakamlardan yetkiliydi. Vali ve kaymakamların görevi, il ve ilçe başkanlarının taleplerini yerine getirmekti. Bu da tam bir partizanlığa yol açıyor, özellikle memur atamalarında sınavları birincilikle kazanmış gençler yerine, il başkanlarının işaret ettiği adaylar tercih ediliyordu. Bu da hakları gasp edilenlerin, DP yöneticilerine büyük bir kin duymasına sebep oluyordu. Daha sonra idamlara karşı ülkede en küçük bir tepkinin ortaya çıkmamasının asıl sebebi buydu.

***


AKP döneminde de partizanlık hemen hemen aynı boyutlara ulaştı. Sıkı bir sınav disiplini olan Hakim ve Savcı atamalarında, yazılı sınavları yüksek puanla kazanan gençler, mülakatta hiçbir ciddi sebep gösterilmeden elendi, yerlerine daha düşük puanlı olanlar alındı.
Ülke imkânlarının paylaşılmasında da AKP İl Başkanları’nın etkisi, Demokrat Parti dönemindeki gibidir.
CHP’li Şevki Kulkuloğlu’nun açıkladığı “maden dosyaları”, bazı gerçekleri ortaya çıkardı. Tam 254 maden ruhsatı alan, gelir beyan etmeyen ve vergi vermeyen Mahmut Cabat, 8 yıldır yürüttüğü AKP Kayseri İl Başkanlığı görevinden istifa etmek zorunda kaldı. Kulkuloğlu, 2005 yılında maden işine giren Cabat’ın aldığı 117 ruhsatla kapattığı alanın 4 bin 300 km, yani Yalova ilinin 11 katı büyüklüğünde olduğunu söyledi.

***


AKP döneminde atanan valilerden bazıları ise AKP il başkanları karşısında parti yönetimine ne kadar bağlı olduklarını göstermek ve Tayyip Erdoğan’ın gözüne girebilmek için siyasi tavırlar almaya başladı.
Bunlardan dönemin Bolu valisi Halil İbrahim Akpınar, Abant Platformu’nun geçen yılki toplantısında “Bugün demokratik hayatımızın önündeki en büyük engel hiç şüphesiz, darbeci generallerin anayasasıdır” demişti.
Anayasayı uygulamakla görevli bir kişi, üstüne vazife olmayan bir işte rol alıyordu!
Abant Platformu’nda, bu yıl da Kırklareli Valisi Cengiz Aydoğdu, “DP’nin 1950’de iktidara geldiğinde CHP’yi kapatıp, İnönü’yü de tarihteki huzurlu yere göndermemiş olması en büyük talihsizliktir” ifadesini kullandı. Aydoğdu, harf devrimini de eleştirdi.
Demek ki AKP döneminde valilerin, Anayasa’yı değiştirmek, parti kapatmak, harf devrimine karşı çıkmak gibi görevleri vardır.

***


Diğer taraftan, Zaman gazetesinin haberine göre Emniyet Genel Müdürlüğü, 81 il emniyet müdürüne gönderdiği çok gizli yazıda, PKK’nın referanduma doğru eylemleri tırmandıracağını rapor etti. Oysa bu iddianın hiçbir gizli yanı yoktur. 1 Haziran’dan beri yandaş medyadaki köşe yazıları incelenirse çoğunda bu bakış açısının hâkim olduğunu görürsünüz. Yani bu bir bilgi değil, siyasi bir değerlendirmedir ve meseleyi ülke açısından değil, AKP açısından ele almanın açık bir göstergesidir.
Eğer terör olaylarının artmasına ciddi bir sebep arıyorlarsa Abdullah Gül ve Mesut Barzani’nin konuşmalarına baksınlar. Barzani diyor ki, “Türkiye’ye ziyaretim için davet, Kürdistan Bölge Başkanı ismiyle gönderildi. Tayyip Erdoğan’la bana Kürtçe olarak ’Be Xerbin (Hayırlı olsun)’dedi.”
PKK, işte bu şekilde kendi alanına Türkiye tarafından Barzani’nin yerleştirilmesine karşı eylem yapıyor. Daha iki gün önce Abdullah Gül, “Kendisine alan kalmayacağını fark eden terör örgütü, panik ve acelecilikle son saldırılarını yapmaktadır” demedi mi?
Yalnız bütün bu uygulamalar, “meşruiyetini kaybetmiş bir iktidar” tespitine malzeme sunuyor! PKK ile mücadele, Kürdistan’ın tanınmasını mazur göstermez! Bu işin sonunda ya AKP kapatılır, ya Türkiye’nin adı da haritası da değişir!

Yazarın Diğer Yazıları